25 Eylül 2016 Pazar

BODRUM ZEKİ MÜREN'İ UNUTMADI

HER YIL OLDUĞU GİBİ BU YILDA ANMA KONSERİ YAPILDI


24 Eylül günü Bodrum Kalesinde sanatçı Bekir Ünlüataer ve Ayşe Taş'ın katılımıyla Zeki Müren anma konseri vardı.Konserin sunucusu Osman Tan Erkır'dı.



Neydi o kalabalık öyle.Boş yeri bırakın boş alan kalmadı.Şimdiye kadar Bodrum Kalesine ücretli-ücretsiz bir çok konsere geldim ama böyle bir kalabalığa ilk defa şahit oldum.



2. bölümde konser alanının üstünü kara dumanlar kaplayınca yangın olduğu düşünülüp dolu merdivenler boşalmaya başladı ama anında ayakta olanlar tarafından dolduruldu.
Saat 20:00 de başlayacak konsere evden saat 19:00 da çıkıp her yerin dolu olduğunu görüp merdivene oturanlardanım.
Belirli yaşa sahip insanların birbirine söylediği lafları duymalıydınız.Utandım.
Hatta konserden çıkmayı bile düşündüm.
Seslendirilen şarkıyı duyamıyordum.
Hele şu yer tutanlar yok mu?Konser başlamış hala buranın yeri var diyor ya.Pess.



Neyse etrafımda ki olumsuzluklara kulağımı tıkayıp konsere odaklandım.
Ayşe Taş,Bekir Ünlüataer sesinize sağlık.
Yine bekleriz.



EYLÜL AYINDA BUNLAR DA GERÇEKLEŞTİ



7.Karsanat Barok Müzik Festivali 9-10 Eylül Bodrum Antik Tiyatro'da gerçekleştirildi.
Ben 9 Eylülde ki açılışa katıldım.Sahnede dolaşıp flaşlı fotoğraf çeken kişiye sinir oldum.Sanırım bu fotoğrafçıyla anlaşmışlar,çekim konser sonrasında da devam etti.Ya seyirciyi bırakın sanatçıları da mı düşünmediniz.




10 Eylülde Bodrum Kalesinde gerçekleştirilen "Bodrum Oda Orkestrası ve İdil Biret" konserini tercih ettim.
Bodrum bu yönleriyle de tanıtılmalı.
Deniz ve güneşten ibaret olmadığı gösterilmeli.
Yaz-kış kültür ve sanatın beşiği olmalı (yapılmalı) diyorum.



"Hadi Öldürsene Canikom" bir solukta biten bir oyun.Oyun sonunda konuşma yapan Dilek Türker baştan sona haklıydı.Işık düzeninden şikayetle başladı.Oyun sergileyen sanatçılar eksiklerle oynamayı nasıl hak etmiyorsa tiyatro izleyicisi de hak etmiyor dedi.
Ne yazık ki sanatçıların tukaka edildiği bir dönemden geçiyoruz.İleride ibretle anılacak bir dönem.



"Fosforlu Cevriye" konser edasıyla izlediğim bir oyun oldu.Diğer seyircilerin her şarkıdan sonra alkışlamaları ve sesli tezahürat etmeleri ben de bu etkiyi yarattı.
Her iki oyunun da yolu açık olsun,alkışı bol olsun.



Sanatçı İdil Biret'in yaşamından kesitleri kendi anlatımıyla okuyorsunuz.Müzikle dolu dolu geçen yıllar.



Beysun İlalan'ın ilk kitabı.Hayatının bir kısmını ele aldığı günlüklerinden oluşan bir kitap.Yaşadıklarını,yaşananlar karşısında hissettiklerini bazen hikayelerin içerisine girerek anlatmış bazen kendi anlatımıyla sunmuş.

NOT1 :
Fotoğraflar ve video kayıtlar bana aittir.

NOT2 :
1) "İDİL BİRET/Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti" Dominique Xardel Can Yayınları
2) "Çadır Bezinden Bir Gökyüzü" Beysun İlalan Pera Kitap


12 Eylül 2016 Pazartesi

CANIIMMM İYİ BAYRAMLAR


Herkese iyi bayramlar.
Günleriniz nasıl geçsin istiyorsanız öyle geçirin.



Emekli olduktan sonra şu gün bu gün diye bir ayrımım kalmadı.Sabah kalkıyorum ve ne yapmak istiyorsam onu yapıyorum.Bu isteğimi yapmak için günün bir isminin olması gerekmiyor.
Benim için her gün hafta içi her gün hafta sonu.
Çalışıyorken günlerin bir önemi vardı.
Bayram gibi tüm haftayı içine alan tatilleri iple çekerdim.Bir yerlere kaçmak için muhakkak bir planım olurdu.
Plansız bir gün,bir hafta geçirmek güzel.



Bugün kalabalık demedim ve sahile doğru bayram kutlaması yapmak üzere yürüdüm.

    Kalabalığa kocaman bir gemiyle gelen insanları da katın.

Kumbahçe sahilinde Bodrum kalesine karşı her zaman oturduğum yere gittim (Dinç Otel).Burada mavinin değişik tonlarının birbirine karıştığı denize dalar giderim.
Dalga,teknelerle dalgasını geçiyordur ve ben müzik yerine dalga seslerini dinlerim.
Kalabalık kimin umurunda.

             Bunlar da bayram cicilerim.


NOT :
Fotoğraflar bana aittir.

5 Eylül 2016 Pazartesi

BİR ORADAN BİR BURADAN


AJDA PEKKAN



Duydum ki Ajda Pekkan Bodrum'da konser verecekmiş.Ölmeden-yanlış anlaşılmasın ben ölmeden son bir kez daha izleyeyim dedim ve biletimi aldım.Darbe kalkışmasından sonra konser iki kere ertelenince son bir kez de olsa izleyemeyeceğimi düşündüm.Ama izledim.



Evet Bodrum'dan Ajda Pekkan geçti.
Kadın taş gibi.Yaş almıyor,bir yere gelmiş ve oraya sabitlenmiş,onun için daha ilerisi yok.
Konser güzeldi.Zaman şarkıların eşliğinde hızlı aktı.Kimi şarkılar zamanı belleklerimizde geriye sardı ama hemen arkasından söylediği günümüz şarkılarıyla oradan almasını da bildi.

SUNAY AKIN İLE GÖRÇEK



"Sunay Akın ile görçek" bilgi bombardımanına uğradığımız bir oyun.Bu arada "görçek" ne onu da öğrendik.Herkesin kullandığı "selfi" bazılarının kullandığı "özçekim" yerine kullanılması gerekli kelime.Bana bu kelime daha uygun geldi.

SHİRLEY



Sumru Yavrucuk "Shirley" oyununda sıkışıp kaldığı hayatının içerisinde bir çıkış arayan kadını oynuyor.
Tiyatro candır ihmal etmeyin derim.Bir yerlerde oynanan bir oyunun sizleri beklediğini unutmayın.

MİLES DAVİS


Otobiyografik kitapları okumayı seviyorum.
Kitapda adı geçen sanatçıların bir kısmını duymuş,plak ve CD de olsa dinlemiştim.
Bir kısmını hiç duymamıştım.
Geri planda yaşananları okuyunca üzülmemek elde değil.Genç yaşta ölümler,uyuşturucu batağına saplananlar ki zevkle dinlediğim sanatçıların da içinde olması ve hatta bir kısmının bu şekilde ölmesi şaşırttı ve üzdü.
Yaşadıkları zamanda derisinin siyah olması yüzünden ikinci sınıf insan muamelesi görmeleri,
çok iyi oldukları halde görmezden gelinmeleri üzücü.Her kesim bu müziği sevmiş ve kucaklamış.
Köşe başını tutan kişiler ve kurumlar bu müziği çalanın rengiyle ilgilenmişler ama dinleyicilerin renkle ilgisi olmamış.
Dinleyici iyi müzik çalanın arkasından gitmiş ve onu yüceltmiş.

DUYGUSAL İÇ


İlk kitabı Volkan Uysal'ın.

UNUTTUM
Duyduğunda huzura ulaştıran,
yüzüne tebessüm damlaları yağdıran
çok sevdiğin bir sesi,
artık duyamamaktan
dolayı
unuttuğun oldu mu hiç?

Ya da çok sevdiğin bir yüzü
sadece
rüyalarında gördüğün?

...
...

....(Seçtiğim bu şiiri ve diğer şiirleri kitabı alarak okuyabilirsiniz.)

KÖTÜLÜK ÇİÇEKLERİ


Baudelaire'in insanlığa armağan ettiği ölümsüz bir başyapıt olduğu söyleniyor.

AKŞAMIN ALACAKARANLIĞI
İşte büyülü akşam,suçlunun büyük dostu;
Ona ortak geliyor,kurt adamı ile;bu,
Göğün yatak odası gibi kapanışıdır
Ve insanın yabanıl hayvana dönüşüdür.

...
...

....(Seçtiğim bu şiiri ve diğer şiirleri kitabı alarak okuyabilirsiniz.)


NOT 1:
Fotoğraflar ve videolar bana aittir.

NOT 2:
1) Miles Davis - Miles Davis & Quincy Troupe (Çeviren Avi Pardo) Encore Yayınları
2) Duygusal İç - Volkan Uysal Herdem Kitap
3) Kötülük Çiçekleri - Baudelaire Ayrıntı Yayınları


1 Eylül 2016 Perşembe

HERKES EKTİĞİNİ BİÇER (ÖYKÜ 32)


BÜYÜK OLDUĞU İÇİN KİMSE SESİNİ ÇIKARMIYORDU


Babasının cenazesine yetişememişti.
Anca bir kaç gün sonra matem kokan eve ayak basabilmişti.Ölü evi annesi ve babasının mutlu yaşadığı bahçe içerisinde güzel bir evdi.
Bahçede ki ağaçları babası dikmişti.
Ne ağaçların büyümesine ne de evin değişimine tanıklık etmişti.Bu evde yaşam olarak hiç bir anısı yoktu.Ana babası kendisi için elinden geleni yapmıştı.İş hayatına atıldıktan sonra onun da kardeşlerine yardım edeceğini düşünmüşlerdi.
Maddi olarak katkısı şöyle dursun manevi olarak desteği bile olmamıştı.Para kazandığı halde aileye yük olmaya devam etmişti.
Kendinden sonra gelenlerin bir önemi yoktu.
Gençliğinde ailesine nasıl bir faydası olmadıysa ileri yaşlarında da olmadı.Bencildi.
Evin telefon numarasını bir şey isteyeceği zaman hatırlardı.
"Hoşgeldin"
"Hoşbulduk"
Üzüntünün her çeşidi bu evin içine sinmişti.
Zaman zaman gözyaşının buruk,acımsı ve ciğeri yakan kokusu evin her tarafını sarıyordu.
Babasının öldüğü odaya girdi.
Etrafa göz gezdirdi.Elbise dolabını açtı.
Babası tabiri caizse kirli çıkındı.
Kıyafetlerinin ceplerinde ufak da olsa muhakkak para olurdu.Babası yaşarken kirliye attığı kıyafetleri için annesine her zaman
"Avrat ceplerine bakmayı unutma"
derdi.Cep kurcalama alışkanlığı olmayan annesi kimi zaman kıyafetlerle birlikte paraları yıkamış olurdu.Tüm kıyafetlerin ceplerini kurcalamaya başladı.Çıkan paraları cebine atıyordu.
Yıllardır her şeyi acısıyla mutluluğuyla beraber yaşayan annesinin ölen kocasının ceplerini karıştırmak aklının ucuna bile gelmemişti.
Tüm kıyafetlerin ceplerinden çıkan paraları diğer aile fertlerinin önünde cebine attıktan sonra babasının parmağından çıkan yüzüğü de kimseye sormadan kendi parmağına taktı.
Büyük olduğu için kimse sesini çıkarmadı.
Ertesi gün veraset işlemleriyle uğraşıldı.
İzinli olduğu sürece bu işlemler tamamlanmalıydı.
Nüfus müdürlüğü,mahkeme derken gerekli evraklar alındığı gün tüm aile bankanın yolunu tuttu.Babası emekli aylığını bankaya gider gişeden alırdı.Kart çıkartmak istememişti.
Dolayısıyla hastanede yattığı sürece emekli aylığını alamamıştı.Biriken aylığı almak için belgelerle birlikte tüm aile bankaya gelmişti.
Memurdan parayı aldı ve cebine attı.
Büyük olduğu için kimse sesini çıkarmadı.
Oysa o parayı annesine vermeliydi.
Annesi de bir şey demedi.
Eve geldiklerinde babasıyla ilgili anılar odanın içerisinde uçuştu.Kimi zaman kahkahalar eşlik etti kimi zaman ise bir hüzün çöktü.
Kaldığı süre boyunca şu gün bu gün adı altında yapılan masraflara katkıda bulunmadı.
Cebine attığı babasının parasından bile harcama yapmadı.Ailesi sırtını dayıyacağı yerdi,para harcayacağı yer değildi.Gençliğinden beri para harcadığı insanlar hep başkaları olmuştu.
Şimdi hayatında onlardan eser yoktu ama ailesi ise yanındaydı.Evin büyüğüydü.
Babadan sonra onun yerini alacak kişiydi.
Ama öyle olmadı.
Sadece kendi hayatını düşündü.
Büyüktü.Hep büyük olarak kalacağını sandı.
Günler günleri,aylar ayları,yıllar yılları kovaladı.
Aile bireylerinin hepsi büyüdü.
Ama o kendini hala büyük sanıyordu.
Oysa herkes büyümüştü.
Artık hepsinin söyleyecek bir sözü vardı.
Geçmişte ki gibi susmak yerine gerektiğinde konuşuyorlardı.Bu hoşuna gitmiyordu.
Hele geçmişte ki yaptıklarından bahsedilsin istemiyordu.Ama yaşanmıştı.
Yaşanılan nasıl yok sayılırdı?
Ailesi yüzüne karşı söylediği laf gibi gerektiğinde desteğini esirgemiyordu.
Hayat ise yaptıklarını daha iyi anlasın diye ona güzel bir ders veriyordu.
Gençliğinden beri söylediği
"Sikilmedik bir kulağımın arkası kaldı"
sözü artık geçerli değildi.
Orayı siken ise kendinden bir parçaydı.
Hayat ona geçmişte ailesine yaptıklarının benzerini yaşatıyordu.


NOT :
Öyküme konu olan resim iki tane portre suluboya çalışmamdır