ÜZÜLMEK...
Aniden...Hazırlıksız...Çırılçıplak...
Üzüntüsü vücuda öyle bir yayılır ki en sonunda yüreğinize bir yumruk gibi oturur.
Duyduğumda uzun süre oturduğum yerden kalkamadım.
"Ne oldu?"
diye soran ev halkına yanıt veremedim.
Ölüm,ne soğuk bir kelime.
Bu kelimeyi bir türlü sevemedim.
Ölüm sevilebilir mi?
Ölümün olduğu yerde üzüntü vardır acı vardır gidenle kalan arasında yarım kalan bir şeyler vardır.
Var olmakla yok olmak...
Yaşanılan dünya ile olduğu düşünülen dünya...
Bir varmış bir yokmuş...
Üzülmemek elde değil...
Ölümün kapısını çaldığı evde yaşayanlara
ne yüz yüze ne de telefonda
"başın sağolsun"
diyemem.Kahrolsun bu cümleyi bir türlü kullanamam.
O ortamın içerisinde olamıyorum...
Farklı bir dünyadaymışım gibi...
Ölüm beni alıp geçmişe götürür.
Hem oradayım hem değil.
Hem kalabalığın içindeyim hem dışında.
Kendimle baş başayım...
Kavurur içimi.
Gözyaşımı ise sessizce içime akıtırım.
Belki bu yazıdan haberin olmayacak,
bilmem belki kimi insanların yaptığı gibi gönül koyacaksın ama çok zorlanarak da olsa işte diyorum;
ARKADAŞIM "BAŞIN SAĞOLSUN"