18 Aralık 2023 Pazartesi

1. ULUSLARARASI BODRUM TİYATRO FESTİVALİ

BODRUM’ DA SANAT 

Belki duydunuz belki duymadınız ama kasım ayında Bodrum’ un bir uluslarası tiyatro festivali oldu. 

Umarım başarılı olur. 

Bu festivallerin bir amacının Bodrum dışında yaşayan insanları buraya çekmektir diye düşünüyorum. 

Bu insanlar, parasını verip seçtiği oyunlara gelecek, otelde kalacak, yeme-içme-eğlence ve tarihi yerleri gezme derken para harcayacak. 

Bu festivalle birlikte Bodrum kazanacak. 


Ben tiyatro sever olarak festivaldeki  oyunlar için bilet almadım. 

Gitmedim. 

Esasında “biletinial” dan başlangıç olarak festivalin açılış oyunu olan “Deli Dumrul” oyunu için bilet almaya kalkışmıştım ama bir türlü alamamıştım. 

Sonra İzmir’de bu oyunun bilet fiyatının 30₺ olduğunu öğrenince 500₺ ya bilet almaktan vazgeçtim. 

Bileti alıp sonra bunu öğrenseydim kendimi enayi gibi hissedecektim. 

Bodrum çevresinden gelecek insanlar bu oyunu Izmir’ de 30₺ ya seyretmek ve şehri gezmek dururken 500₺ vererek neden buraya gelsin? 

Bir süre sonra tüm biletlerde başka başka indirimler yapıldı. 

Bu ilk önce düşünülmeliydi. 

Yeni olan festivale başka ülkelerden ya da şehirlerden seyirci akacağını mı düşündüler acaba? 

Bodrum’ da yaşayan ve tiyatro sever bir insan olarak bu festivalin olduğunu bir başka oyun için bilet almak üzere sisteme girdiğimde gördüm. 

Daha doğru dürüst festivalin gerçekleşeceği bir yerde reklamını yapamamışlar da başka şehirlerden ya da ülkelerden seyirci mi bekliyorlar? 


Bu festival sayesinde Ortakentte “İnspera Bodrum Kültür Sanat Merkezi” nin olduğunu öğrenmiş oldum. Festival bünyesinde bir çok oyun ve konser burada sahneleniyordu. 



Bu projenin ortakları “Inspera, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bodrum Belediyesi, Bodrum ve Karya Bölgesi Kültür Sanat ve Tanıtma Vakfı (BOSAV) ve Mey/Diageo” imiş (kaynak Aytun Aktan). 


Yıllardır Bodrum’un bir klasik müzik orkestrası ve festivali olmalı diye çabalayan Numan Beyin (Numan Pekdemir ) kulağını çınlatmadan geçemedim. 

Her zaman konsere gelen yetkililere bunu söyler durur. 

Betin Güneş konserinde de yeni atanan kaymakam cebinden kâğıt, kalem çıkarıp not aldı. 

İkinci bölümde kendisini göremedim. 

Belki başka bir yere oturmuştur günahını almayayım. 

Günümüzde devletin önemli kademelerinde bulunan insanları bu tür aktivitelerde göremiyoruz. 

Çok meşguller, sanata zaman ayıramıyorlar. 

Not aldığıyla kalacak diye düşünüyorum. 


Ben, 2015 Kasım ayından bu yana Bodrum’ da yaşıyorum. 

O zamandan bu zamana (belki daha öncesi var) çırpınıp duran Numan Bey’ e yukarıdaki kuruluşlar ya da bakanlık, belediye yardım etmiş olsaydı Bodrum’ un çoktan klasik müzik orkestrası ve klasik müzik festivali olurdu. 


Hâlâ heryere bina dikilen bir yerde kim(ler) böyle bir şeyle ilgilenir, değil mi ama? 


NOT: 

Fotoğraflar bana aittir. 

2 Aralık 2023 Cumartesi

KARŞILAŞMAK YA DA KARŞILAŞMAMAK

İŞTE BÜTÜN MESELE O 


Esasında uzun bir süre görüşmediğiniz biri ile karşılaşmak, bir yerde oturup sohbet etmeye kalkmak oldukça riskli (bence). 

Çünkü aradan uzun yıllar geçmiş, ne siz ne de görüşmek istediğiniz kişi geçmişteki insan değilsiniz. 

Yaşadıklarınız hayatınıza eklemeler yapmış, yaptığı gibi de almış. 

Hayata, insanlara, olaylara, v.s. bakışınız değişmiş. 

Muhakkak karşınızdaki insan da aynı süreçten geçmiştir. 

Yani uzun yıllar sonrası karşılaşan iki insan da farklı insandır. 

Hele geçen o yıllar içerisinde onunla ilgili hiç bir konuda bilginiz yoksa… 

O karşılaşma “of ne bahane etsem de kalksam” dan saatlerin nasıl geçtiğinin farkına varmamaya kadar varabilir. 


Yıllar önce üniversitede aynı bölümde okuduğum arkadaşlarla (ilk önce Ferda ve onun önayak olmasıyla da diğer arkadaşlarla) bir vesileyle karşılaşmıştım. 

Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen okul dönemindeki samimiyet, içtenlik, sıcaklık olduğu gibi duruyordu. 

Yıl içerisinde herkesin uygun olduğu bir zaman dikkate alınıyor ve bir araya gelmemiz sağlanıyordu (organizasyon Sevil-Zeki ikilisi). 

İki toplantıya katılabildim. Güzeldi. 

Her toplantıya katılabileceğimi düşünüyordum, olmadı. 

Ama duyuyorum o güzelliği devam ettiriyorlar. Ettirsinler de. 

Uzak mesafe beni yoruyor(uçakla kısalan mesafe bile). 

Bu güzel insanları sevgiyle kucaklıyor ve selam ediyorum. 


Hayat, bazen size yaşamınızın içindeki insanları daha iyi tanımanız için sürpriz yapabiliyor. 


Bunları neden yazdım? 

Bilmem. 

İçimden böyle geçti ya da bir şey tetiklemiştir, ne bileyim a. 

Belki insanın yaşadıklarının boş olmadığı. Ne bileyim. 

Yazdım işte. 


Gününüz güzel, ömrünüz size özel geçsin e mi? 


NOT: 

Fotoğraflar bana aittir. 

Sevdiceğimin güzel bir kaç fotoğrafı. 


17 Kasım 2023 Cuma

İSRAİLİN FİLİSTİNE YAPTIĞI

SOYKIRIM 


Soykırımın ne demek olduğunu çok iyi bilen ve bir dönem soykırıma uğramış insanların oluşturduğu İsrail Devleti, aynı şeyi Filistin vatandaşlarına yapıyor. 

Bizde dahil olmak üzere tüm ülkeler seyrediyor. 

Ama hem Israil’ de hem de diğer ülkelerdeki duyarlı vatandaşlar bu olayı protesto ediyor. 

Üzülmemek elde mi? 

O masum canların bir hiç uğruna canice öldürülmesi kimi üzmez? Hele o çocuklara…


Sosyal medyada twit atmak, malları boykot bahanesiyle ortalığa saçmak ya da miting yapmak İsrail devletinin saldırılarını durdurmuyor. 

Vatandaşını kullanmadan devlet olarak ne yapabiliyorsan yapacaksın ki bir anlamı olsun. 

Bana göre ne devlet ne de devleti yöneten hükümet bir başka devletle ilgili miting yapmamalı. 

Halkını galeyana getirmemeli. Bunun sonucunu ufaktan ufaktan görüyoruz. 

Cahil insanı kandırması kolay ama zapt etmek zordur. Anlamaz. Boykot yapılan malların veya şubelerin kime ait olduğunu bilmeden kendisine göre boykot ediyor. 

Boykotun şekline bakar mısınız; içeceği alıyor, sokağa döküyor. Yardım ettiğinin farkında bile değil. 

Bu insanların olduğu yerde bizi yönetecek insanları nasıl doğru seçelim değil mi? 


Görüntü var, uygulama yok. 

Yemen’ de açlıktan kırılan insanlara hele bir deri bir kemik olan çocuklara ne yapıldı? 

Peki ya Uygur Türklerine? 


Hani sosyal medyada “gönder bizi” diye kahramanlık yapanlar var ya, hepsi fasafiso. 

Gidin, elinizden tutan mı var? Sanırsın ki aştan ekmekten kesilmişler. Senin benim gibi günlük yaşamlarına devam ediyorlar; yiyor, içiyor, gülüyor, çalışıyor, sıçıyor, işiyorlar. 

Sosyal medyada ise ağlaşıp başka insanları eleştirmeye kalkıyorlar. Kafeleri basıp insanları rahatsız etmenin başka versiyonu. 

Sadece kendilerinin üzüldüklerini sanıyorlar. Bunlar üzülsün ve laf söylesin, ölüm ise başkaların olsun. 


Evet zamanında soykırıma uğramış insanların oluşturduğu bir devlet, Filistin vatandaşlarına soykırım uyguluyor ve tüm dünyayla birlikte oturmuş seyrediyoruz. 

Aksini söyleyen ülke ya da insanlar varsa “hadi oradan” derim. 

Hadi oradan. 


HADİ ORADAN. 

12 Kasım 2023 Pazar

SÖYLEMEK YA DA SÖYLEYEMEMEK

ÖLÜME DAİR 


Ölüm haberleri üzer beni. Hikayesi ne olursa olsun üzücüdür. 

İnsanların hayatından nasıl sessizce çıktıysam/çıkıyorsam kendi hayatımdan da sessizce çıkmayı yeğlerim. 

Bilmeden, anlamadan… 

İşte öylece… 


“Başın sağ olsun.” 

Telefonda ya da yüz yüze söyleyemediğim bir cümle. 

Yeni yeni yazıyla diyebiliyorum(oda zorlanarak). 

Buna devam eder miyim? 

Şüpheli. 

Yüz yüze gelince söyler miyim? 

Sanmam. 

Bazı şeyler herkesin hayatında var diye olmak zorunda mı? 

Bu da bende olmasın. 


NOT: 

Fotoğraf bana aittir. 

Yıllar sonra yapılan bir suluboya çalışması. Elimin nasıl hantallaştığını ve fırçayı bile tutmada zorlandığını hissettiğim anı yaşadığım bir resim. 


27 Ekim 2023 Cuma

KENDİNİZİ UNUTMAYIN

YAŞAMAK 


Kendiniz için yaşamayı unutmayın. 

O, bu, şu gelip geçer ama siz hep varsınız. 

Kendinizi unutmayın, kendinize küstürmeyin. 


NOT: 

Fotoğraflar bana aittir. 

1 Ekim 2023 Pazar

​İNSAN OLMAK

BU KADAR AÇGÖZLÜ OLMAK İYİ DEĞİL 


(Atalarımız demiş ya “ iyilikten maraz doğar” ne doğru söylemişler. )


Her zaman olduğu gibi akşam bahçedeki kedilere mama vermek için aşağıya indim. Mama kaplarını her zaman ki yerlerine koydum. Her birinin başına kediler geçerek karınlarını doyurmaya başladı. 


Aşağıdaki komşu da bahçedeydi. Yanıma yaklaşıp mutfak tarafını gösterip 

“buraya küçük bir balkon yapmamın senin için bir sakıncası var mı?” diye sordu. 

Ben “genişliği ne kadar olacak.” diye sordum. 

O “küçük bir şey.” 

Ben “tamam da genişliği ne olacak?” 

O “esasında oraya oğlan için küçük bir oda yapacağım. Dubleks daireye sahibim ya alt kat ile üst katı ayıracağım. Evlenince üst tarafta o oturacak altta biz.” 

Ben “arka tarafa araç nasıl geçecek? Genişlik ne olacak?” 

O “asma kat yapacağım. Arabaların geçişi engellenmeyecek. 5 metreye 7 metreye olacak. 40 metre karecik bir şey.” 


Bu arada devletin kurumlarında bu binayla ilgili bulunan resmî belgelerde 3 tane “bir artı bir” daire 2 tane de dükkan gözüküyor. Yani dubleks daire yok. Dairelerin büyüklüğü de net 41 ile 45 metre kare arasında. 


Ben “zaten sahip olduğunuzdan fazlasına sahipsiniz. Dubleks daire yok. Bina projeye aykırı şeylerle dolu.” 

O “olur mu? Dubleks daireye sahibim. Öyle olsa onay verirler mi?” 

Ben “onay verildikten sonra değiştirilmiştir. Bu şekilde zaten kimse onay vermez.” 

O “öyle şey olur mu?” deyip durmaya devam etti. 


Binada mutfaklarımız alt alta. Benim mutfak pencerem olması gerektiği gibi Bodrum’ un pencerelerinden. Aşağıdaki pencerenin de aynı olması gerekirken (projede öyle gözüküyor) boydan boya yapılmış. 


Ben “gel. Bir yukarıdaki pencereye bir de aşağıdaki pencereye bak. Sizinki de benim pencere gibi olması lazımdı. Bu şekilde onay alamazsınız. Onay almışsınız sonra da değiştirmişsiniz.” 

O “kabul etmezsen ben de boş yere masraf etmemiş olurum.” dedi. 


Bu kadar konuşmanın olmasını beklemiyordu herhalde ya da balkon lafını ettiğinde tabii dememi bekliyordu sanırım. Ondan sonra kafasına göre onu 40 metre kare(cik) yapacaktı. Oysa yan tarafta bahçeleri var, 40 metrekare(cik) odayı oraya yapabilir. 

Yüz şekli ve rengi değişti. Oğluna “kabul etmedi” dediğini duydum. 


Buraya ilk geldiğim zamanlarda bahçeye koyduğum saksı içindeki ağaç fidelerinden neden rahatsız olduklarını şimdi sizler de anladınız değil mi? Binada balkon istememişler. Bodrum gibi yerde (her gün çamaşır yıkayan biri) niye balkon istemez anladınız değil mi? Açgözlülüğün bir sınırı yok demek ki. 

Buradan 40 metre kare(cik) diğer taraftan 40 metre kare(cik) istediğini yapacak, bahçede kalan yere de pikabını park edecek, sen ne olursan ol. O 40 metre kare(cik) leri istersen daire yap, kiraya ver, kafana göre dünya kur. 

Oh, ne âlâ Mualla. 

Kanunlar ne için var? Bunun gibi istediğimi yaparım diyenler için var. 

Belgeler devletin kurumlarında neden saklanıyor? 

Gerektiğinde bu gibi insanların yüzüne çarpmak için. 


Ah şimdi bahçede ağaçlar ne güzel bir görüntü oluşturacaktı. Düşünebiliyor musunuz daireyi bahçe duvarına kadar genişletmekten bahsediyor ya. 

Bu da bahçe duvarının bile yanlış yerden çekilmiş olduğunu gösteriyor. Yan tarafta da söylediklerine göre kendi bahçeleri var. 

Anlatacak o kadar çok şey var ki. 


‘Ortak alanı’ “bir artı bir” dairesine katmış sesimi çıkarmadım ama bilgimin olduğunu ara ara konuşmalarımda vurguladım(boşa konuşmuşum). 

Yan komşuyla yaşadıklarıma neden oldular. Benim yerimde başkası olsa bunları o zaman mahkemeye verirdi. Üç çocuğunun hayatı etkilenmesin diye es geçtim. Extra malda parada da gözüm yok. 

Oysa ortak alanı daire(stüdyo, “bir artı bir) yapıp kiraya versek binanın her tür masrafını karşılar. 

(Bina boyansa kendi ceplerinden mi ödeyecekler? Herkes kendine düşen payı ödemeyecek mi?) 

Şu ana kadar kendileri ile problem çıkmadıysa benden kaynaklı. 

Artık söylenen söylendi, bir şey yapmaya kalktıklarında söyleyeceğim bir şey olmaz. Avukat vasıtasıyla devlet kurumlarına başvurup gereken yapılır. 

O saatten sonra da şimdiye kadar es geçtiğim hakkım için de gerekeni yaparım. Kendileri çocuklarını düşünmüyorsa ben niye düşüneyim. 


NOT1: 

Bu yazıyı ablama ithaf ediyorum. 

Evet, her seferinde vazgeçirdi, vazgeçtim. 

İyi niyetimi anlamayan bu insanlar her seferinde “o” yaşadıklarıma neden oldular. 

İlk zamanlar ağaç fideleri ve merdivendeki çiçekler için yaşadıklarım… 

Hele o bembeyaz çiçeğini açmış güzel ağaç fidesinin kuruyuşu.  

Birileri kökü çürüsün diye sürekli su verdi durdu. 

O zaman amaçlarının ne olduğunu (yukarıdaki konuşulanlar) anlamıştım, anlamıştık. 

Bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. 

Sen ne yaparsan yap her şey olacağına varıyor. 

Bu da kötülüğün bir başka versiyonu. 

Başkalarının hakkı üzerine oturup, nasıl rahat uyur bir insan? 

Bu da yetmeyip daha daha nasıl ister? 

NOT2: 

Fotoğraflar bana aittir. 


16 Eylül 2023 Cumartesi

BU SERGİ BAŞKA SERGİ

RESİM & HEYKEL SERGİSİ 


Günseli Ayan atölyesine gittiğim yıllar şöyle bir gözümün önünden gelip geçti. Aynı atölyenin müdavimlerinden biri de “Yıldız Tunalı” idi. Atölyede güzel günlerimiz geçti. Birbiriyle güzel anlaşan bir resim grubuyduk. Gruptan ben, daha sonra Bodrum’ a yerleştim. Yıldız Hanımın da bir iki sene sonra izmir’ e yerleştiğini duymuştum. Resimle ilişkisini hiç kesmemiş. Hatta bu konuda yüksek lisans bile yapmıştı. 


Sergi açılışı için mesaj gönderdiğinde sevindim ve gitmeliyim dedim. Yılların, resime bakışını nasıl değiştirdiğini görmek istedim. Açılışta sergiyi tam istediğim gibi gezemedim. Kalabalık ortam bana göre değil. Daha sonra gezmek üzere izin isteyerek ayrıldım. 


Yıldız TUNALI 

Benim mekan Dinç Otelde kalıyorlarmış. Rakı keyfi yaptığım mekan. Akşamın sonraki saatlerinde sohbetimize devam ettik. 


Yıldız TUNALI 

Ne yalan söyleyeyim hastalıktı, pandemiydi, oydu buydu diyerek resimden kopmuş gibiydim. Tekrar içimde kıpırtılar oluştu. Arayış içine girdim bile. 


Füge DEMİROK


Osman Selçuk EROĞLU 


Selin Sade ÇÖPLÜ 

Zeynep Sanat Galerisi herkesin yolunu düşüreceği bir mekan. Merkezde, Meyhaneciler Sokağının yanında. Yolunuzu düşürün derim. Sanatla gününüz ayrı bir güzel olacaktır. 


NOT1: 

İkinci ve son fotoğraf Yıldız Tunalı’ ya diğerleri ise bana aittir. 


NOT2: 

19 Eylülde Hakan Derya resim atölyesinde “suluboya workshop” a katılıyorum. Hadi ufaktan ufaktan başlayalım artık. 

29 Ağustos 2023 Salı

AĞAÇSIZ ÇİÇEKSİZ BAHÇE Mİ OLUR?

NAR, YENİDÜNYA, LİMON


Balkonda kahvemi yudumlarken karşı bahçede ki nar, yenidünya ve limon ağaçlarını seyrettim. 

Nar çiçek açmış (şu an meyveleri dallarını aşağıya sarkıtmış. Bir sonra ki fotoğrafa bakınız). 

Hem çiçeğini hem meyvesini severim. Aşağıda ki komşu bizim bahçeye taş ekmiş. Yukarıda saydıklarımı (ki o zaman fidandı) büyük saksı içinde bahçeye koymuştum. 

Rahatsız oldular. 

Ufultu tufultu, yapılanlar, eee ben de hastayım üzülmemek gerek, komşuya vermiştim. 

Oysa limon yediverendi, hepimize yeter diye düşünmüştüm. 

Nar görüntüsüyle bahçeye farklı bir hava katar demiştim. 

Tadı da mayhoşu. 

Bu tatta narı sevdiğim için böyle olsun istemiştim. 

Yenidünya her bahçede var, bizde de olsun istemiştim. 

Sulu ve lezzetine diyecek yok. 

Fidanları aldığım yerde ki kadın tam istediğim gibi vermiş meyve fidelerini. 


Komşuya verdiğim fidanlar büyüdü ağaç oldu. 

Beş sene ne çabuk geçmiş. 

Meyve vermeye başladılar bile. 

Geçen sene bahar ayında yenidünya, ondan önceki sene de nar verdi. 

Komşum beni hiç unutmaz. 

Hakkımı muhakkak ayırır. 

Geçen bahar yenidünya yenecek olgunluğa ulaştığı zaman hastanede yatıyordum. Eve geldiğimde de bir süre balkona çıkamadım. Nice sonra beni gördüklerinde bana ayırdığını verdi. 

Komşum böyledir, hakkımı verene kadar saklar. ❤️



Geçen sene bahçeye gene saksı içinde asma ve mor salkım çiçeği olan fideleri koydum. 


Bahçenin diğer tarafında da saksılar içinde çiçekler var. 


Balkonumda da zeytin fidanı var. Begonvil ise Bodrum’ un değişmez çiçeği. 

Siz ne yaparsanız yapın güzel olan şey, orada yaşayan insanların güzelliğiyle güzelliğine güzellik katıyor. Tersi durumda siz ne yaparsanız yapın o güzellik yok olup gidiyor. 


Bahçede gelişi güzel atılan sigara izmaritleri insanın gözünü rahatsız ediyor. Bahçe yol geçen hanı gibi, bahçe demeye bin şahit gerek.  İnsanı rahatsız edecek o kadar çok şey var ki. Taşlar arasından çıkan otlardan rahatsız olan aşağıda ki komşu ya kendisi ya çocuklarından biri o otları çekerek temizlemeye çalışır. Zaten müstakil evde yaşıyor gibiler. Bahçesini vermiş karşılığını almış (hatta dairesine hepimizin hakkı olan ortak yeri de katmış) ama hâlâ her yer benim ayaklarında. 

Diğer komşular haklarını bilmiyor. 

Oysa tapudan yönetim planını, belediyeden projeyi alsalar (ya da baksalar) haklarını bilecekler. 

Yan komşu ortak alanı dairesine katmaya çalıştı. 

Beni değil aşağıda ki komşuyu dinledi (hâlâ her yer benim ayaklarında ya). Mahkeme eski haline döndürdü. 

Yan komşu sandı ki hâlâ her şey onun. Dolayısı ile onun dediği olur diye düşündü. 

Yok. Sen, ben neye sahipsek o da artık ona sahip. Karşıda ki insan merdivenle balkonu ayırt edemeyecek kadar aptal olursa onu kullanmaya kalkan çıkar. 

Maalesef sonucunu da kullanan değil kullanılan çeker. 


Ne kadar çok şeyi es geçtim. 

Yanda ki komşu anlamadı ama aşağıda ki komşunun da anladığını sanmıyorum. O kadar projeye aykırı şeyler yapmış ki sesimi çıkarmayıp susayım diyeceğine yan komşu ile mahkeme olayını yaşamamıza neden oldu. Ya aptal ya da ikide bir dediği gibi “müteahhit öyle dedi” yani kandırdı. Ee bu evde altıncı yılımdayım. 

Karı-koca, birinin kandıracağı tarzda aptal insan değiller ki. 

Hele hele akıllıyım diye geçinen feleğin çemberinden bilmem kaç kere geçmiş Afrika örgülü gacıyı aptal yerine koyduktan sonra hiç kimse aptal numarası yapmasın. 


Siz, siz olun alacağınız dairenin altında üstünde sağında solunda oturan dairede eskiden o arsanın sahibi biri oturuyorsa oradan hemen uzaklaşın. İnsanların dini imanı para ve başkalarının haklarını gasp etmek olmuş. Hak ye, yalan söyle, bilmem her boku ye sonra da ikide bir “Allah” ın adını ağzına al. Şu yaşıma kadar bu derece açgözlü insanlarla karşılaşmamıştım. Yaşadıkça daha neler göreceğiz bakalım. 


NOT1: 

Bu yazıyı çok önceleri yazmıştım ama şimdi yayınlıyorum. Esas şenlik şimdi başlıyor. Dün akşam bahçedeki kedilere mama verirken aşağıdaki komşu bombayı patlattı. Ama maalesef bomba elinde patladı. Bu konuyu da bir sonraki yazımda anlatayım. 


NOT2: 

Fotoğraflar bana aittir. 

23 Ağustos 2023 Çarşamba

HAYAT

YAŞANILASI BİR ÖMÜR 


Nerede bıraktınız yaşanması gerekli hayatınızı? 

Gözünüzün önünden kayıp giden yaşamın ne kadarına kendinizi bıraktınız? 


Yaş ilerledikçe sorgulamalar daha da mı artıyor ne? 

Çoğunu es geçiyorum ama takılıp kaldıklarım da oluyor. 

Sonuçta her ne şekilde yaşanmışsa yaşanmış. Değişen ne? 

Hiçbir şey. 

Şu an yaşadığın hayat, geçmiş yaşanmışlıklarının, biriktirdiklerinin devamı değil mi? 

Üzerine ekleye ekleye geldiğin nokta bu. 


Geçmişte yaşadığım her şeyde çok es geçmişim, görmemezlikten gelmişim. 

Şimdi yapamıyorum. 

Bunda sağlık açısından yaşadığım rahatsızlığın da büyük etkisi var diye düşünüyorum. 

İnsanları tanımak için böyle bir şey yaşamamalı insan. 


Hayatımın her anında insanların söylemleriyle yaptıklarına dikkat etmişimdir, gerektiğinde söylemini uygulamaya geçiriyor mu diye. 

Hani yüzünüze “canım canım ben senin amcanım” deyip gerektiğinde ise ortalıktan kaybolan insanlar vardır ya onlardan bahsediyorum. 

İşte burada defalarca es geçmiş ama her seferinde aynı şeyi yaşamışsam o kişinin hayatından sessizce çıkıyorum. Aynı zamanda kendi hayatımdan da çıkarıyorum. 

Geçmişe dönüp baktığımda bir çok arkadaşlık bu şekilde bitmiş. Kimi arkadaşlar ne olup bittiğini anlamamıştır ya da anlamıştır. 

Kendilerini sorgulama cesaretini gösterdiklerinde nedenini muhakkak anlayacaklardır. 


Kimse bana yapmayacağı bir şey söylemesin. 

Gerek yok. 

Çünkü hiç kimseden bir beklentim yok. 

Ha birde geçip kimse bana yaş aldıkça daha olgunlaşılıyor, daha sakin olunuyor, çoğu şey görmemezlikten geliniyor, tahammül eşiği daha geniş oluyor demesin. 

Evet yaş aldıkça kişi olgunlaşıyor, bir sakinlik geliyor, acele etmeksizin yavaş yaşamayı öğreniyor da gözüne batıra batıra yapılanları görmemezlikten gelemiyor. 


Herkes yaşadığı hayatında mutlu olsun e mi? 


NOT: 

Bodrum’ dan mutlu kareleri yansıtan fotoğraflar bana aittir.