31 Ocak 2013 Perşembe

''TATLI KAÇIK'' OYUNUNA DAİR...

''TATLI KAÇIK'' OYUNUNA DAİR...





Şişlide Blackout AVM nin içindeki tiyatro kedi de sahnelenen iki perdelik ''tatlı Kaçık'' oyunuyla hem bu tiyatroyla hem de AVM ile tanışmış oldum.Merkezi bir yerde olmasına rağmen yerini bilen pek yok.O civarda ki herhangi bir işyerine girip sorsanız yeni açılan Trumptowers'i biliyor ama daha eski olan burasını bilmiyor.Biraz ilerisinde metrobüs,dolmuş durağı ve metro var.


Oyunu beğendim.Güzel bir oyun seyrettirdiler.Yalnız Armağan Çağlayan olmamış.Oyunun enerjisini düşürüyor.Tabii burada seyirci olarak hissettiklerimi yazdığım gözardı edilmesin.





Bulmaca çözmeyi seven ve evinin her tarafı gazeteyle dolu olan Suzan Hanım,kedisiyle birlikte yaşamaktadır.Sakin bir hayat süren Suzan Hanım'ın yolunun dolandırıcılarla kesişmesi o sakinliği yok ediyor.Entrikalarla,tuzaklarla dolu bir maceranın içinde kendimizi buluyoruz.Eğlenceli,zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.


Suzan Hanım,yaşanılan hayatın değerli olabilmesi için paranın en son seçenek olduğunu dolandırıcılara çok güzel öğretiyor.Artık bu gibi şeyler oyunlarda kaldı diye düşünüyorum.Günümüzde her şey parayla ölçülmüyor mu?Yolunuzu buralara düşürüp oyuna gidin diyorum.




NOT:Fotoğraflar Tiyatro Kedi'nin internet sitesinden alınmıştır.


TİYATRO KEDİ / TATLI KAÇIK’ta; NURSELİ İDİZ “Suzan Hanım”ı canlandırırken,ARMAĞAN ÇAĞLAYAN,ECE KILINÇ ve CELAL BELGİL “Üçkağıtçılar Çetesi”ne,EGEMEN BALKANLI ise Suzan Hanım'ın kadim dostu “Polis Memuru”na hayat veriyor.


BLACKOUT ŞİŞLİ

Adres:
Abide-i HürriyetCad.No:211
Şişli/İSTANBUL

Email:info@blackoutsisli.com

http://www.blackoutsisli.com/

Telefon:0212 233 12 05
Fax:0212 234 15 41

30 Ocak 2013 Çarşamba

''TARİHİN RÖNTGENCİSİ'' SERGİSİ ÜZERİNE...

''TARİHİN RÖNTGENCİSİ'' SERGİSİ ÜZERİNE...







Bedri Baykam 1957 yılında Ankara'da doğdu.İki yaşında resim yapmaya başladı.6 yaşından itibaren işleri tüm dünyada sergilenmeye başladı.1975-80 arasında Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde işletme ve ekonomi,L'Actorat okulunda da aktörlük tahsili yaptı.1980-83 yıllarında,California College of Arts ABD Crafts'de resim ve sinema eğitimi gördü.80'li yıllarda başlayan uluslararası Yeni Dışavurumculuk akımının öncülerinden olan Baykam,1987 yılına kadar Amerika'da kaldı.O tarihte İstanbul'a geri dönen Baykam bugüne kadar yarısı uluslararsı olmak üzere 116 kişisel sergi açtı,sayısız grup sergisine katıldı.Eserleri yurtdışında ABD,Çin,Kore,İngiltere,Fransa,Almanya,Hollanda,Kanada,Arjantin,Jopanya,İsveç,Gürcistan,Makedonya,Finlandiya ve Mısır'da sergilendi.Bir çok kısa metrajlı film çekti,aktörlük yaptı.Baykam 80'lerde ayrıca New York'un çehresini değiştiren Geafiti sanatçılarından biri oldu,fotoğraf ve kolajların da yer aldığı çeşitli çalışmalar yaptı.80'lerden itibaren Politika ve erotizmi çağdaş sanat ortamımıza taşıyan sanatçı,son yıllarda,yıllardır üzerinde çalıştığı,dijital ve boyasal saydam katmanlar serilerinin uzantısı olarak,tüm dünyada ilgi gören 4D ''Dört Boyutlu'' işler üretmeye başladı.Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli müze ve koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı,UNESCO'ya bağlı Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği'nin de kurucularından ve halen bu örgütün Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı.Baykam,23 kitabın yazarı ve ayrıca hakkında yayınlanmış 46 katalog ve 5 kitap bulunuyor.Taksim'de bulunan Piramid Sanat'ın kurucusu olan sanatçı,çalışmalarını İstanbul'da sürdürmektedir.


Sergide ki yapıtlardan örnekleri aşağıda sizlere sunuyorum.Bir an önce de gidin derim.İyi seyirler;
































Adres: Feridiye Cad 23- 25 Taksim (Taksim Meydanı'nda çiçekçilerin karşısındaki Kuveyt Türk Bankası'yla aynı hizada Talimhane yönünde içeriye doğru 70 m. yürüyün, 6 katlı mavi bina.)

Bilgi için: Tuba Kurtulmuş

Piramid Sanat: 0212 297 31 20- 21
Piramid Galeri: 0212 297 31 15
Faks: 0212 297 44 11

E-mail: info@piramidsanat.com

OTOPARK:Taksim'in Tarlabaşı köşesinde Kasımpaşa Spor Kulübü Otoparkı veya AKM Otoparkı

29 Ocak 2013 Salı

AH FERDİ ÖZBEĞEN AH

AH FERDİ ÖZBEĞEN AH





Öğrencilik yıllarım,gazete aracılığıyla Saba müzik seti almışız;pikap,kaset çalar,radyo.Üçü birarada.Bir de müzik setini koyacağımız dolap vermişler.Dolabı,üst kısmına müzik seti,hemen altına kasetleri,onun altına da plakları(LP) koyacak şekilde dizayn etmişler.Nasıl sevinmiştim anlatamam.


İlk plağım,Ferdi Özbeğen'in ''Sana İhtiyacım Var'' isimli plağıydı.O aralar Orson Welles'in yönettiği ''Yurttaş Kane'' filminde yine kendisinin seslendirdiği ''I know what it is to be young,but you don't know what's to be old'' şarkısı bomba gibi patlamıştı.Her yerde bu şarkı çalıyordu.Böyle tutmuş şarkılara hemen Türkçe söz yazılıp piyasaya sürülürdü.İşte ''Sana İhtiyacım Var'' şarkısı da bunun Türkçe versiyonuydu.Tek plağımı bıkmadan dinledim.İleriki zamanlarda bu plağın öncesi ve sonrasında diğerlerini de aldım.Kimi plaklarında ne hatıralar gizli.





Bodrum,ikinci kez öksüz kaldı.Torba'nın sensiz tadı olmayacaktır.Hele Torba Sanatevi...Oranın güzelliğini senin sayende duyduk...Yaşadık...Hangi plağını alırsam alayım pikaba koyup çaldığımda bana neler neler anlatacak.Sen,müziğe sesinle eşlik edeceksin,ben de anılarımla...


Toprağın bol olsun.

NOT:Ali Rıza Türker'in Ferdi Özbeğen'le uzun süreli sohbetleri sonucu yazılmış ''Şöhret Dediğin'' isimli kitap sanatçının hayatını anlatıyor.Merak edenler alıp okusunlar.Kitabı aldığınızda içerisinde bir de CD bulursunuz,sizi geçmişe yolculuk ettirmek için.Şarkılar bittiğinde yüzünüzde güzel bir gülümseme bıraktığını hissedeceksiniz.Mutluluğun bir versiyonu.






27 Ocak 2013 Pazar

''MONOLOG'' SERGİSİ ÜZERİNE...

''MONOLOG'' SERGİSİ ÜZERİNE...





Mustafa Karasu'nun yeni sergisi ''MONOLOG'' Art Suites Gallery Beyoğlu'nda sergilenmektedir.Son dönem çalışmalarından oluşan kişisel sergisi 17 Ocak-9 Şubat 2013 tarihleri arasında gezilebilir.





Mustafa Karasu: 1986 yılında İstanbul'da doğan Mustafa Karasu,lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü Bileşik Sanatlar proğramında tamamladı.2007 yılından itibaren İstanbul'da katıldığı çeşitli sergilerin yanında,Karasu'nun eserleri Anlara,Berlin ve Linz'deki sergilerde de izlendi.2011 yılında kardeşi Şerif Karasu ile ilk kişisel sergisi Anlara Galeri Nev'de açıldı.Mustafa Karasu,çalışmalarına Kadıköy'deki atölyesinde devam etmektedir.




















Not1:Art Suits Gallery tarafından düzenlenen Mustafa Karasu ''MONOLOG'' sergisi için hazırlanan aşağıda ki katalogda sergilenen yapıtlar yer alıyor.





NOT2:Art Suites Gallery Beyoğlu
İstiklal Cad. Balo Sokak No:40 Beyoğlu/İSTANBUL
Tel : 0212 251 55 61
Fax: 0212 251 55 62

http://www.artsuitesgallery.com/tr/

25 Ocak 2013 Cuma

''ŞEREFE HATIRALAR'' OYUNUNA DAİR...

''ŞEREFE HATIRALAR'' OYUNUNA DAİR...






20 ocak pazar akşamı sevdiğim bir tiyatro olan Tiyatro Pera'dayım.Bu sefer ''Şerefe Hatıralar'' isimli oyunu izlemek üzere yerimi alıyorum.Güzel bir oyun.İki öykü iç içe anlatılmış.İki farklı dönem;biri tek parti döneminin yaşandığı 1950 li yıllar,diğeri ise 1970 li yıllar.



Tek parti döneminin sıkıntılarının aile içinde ki yansımaları güzel verilmiş.6-7 Eylül olaylarına da değinilmiş.O sahnelerde içim cız etti.O konuların konuşulduğu sahneler,bir haber kanalında geç vakit yapılan söyleşiyi aklıma getirdi.Şu an kişinin ismini hatırlamıyorum ama röpartajı yapan kişiye şu anektodu anlatmıştı;o zamanlar 15 yaşındaydım.Bizim olaylardan hiç haberimiz yoktu.Kalabalık tarlabaşına doğru,bizim oturduğumuz binaya yaklaştığında alt katta oturan Ahmet Efendi kırmızı bayrağı alarak kapıya çıkmış.Tabii öncesi de kapıda ki işareti silmiş.Gelen kalabalığa burada yabancı yok demiş ve bunun üzerine kalabalık yoluna devam etmiş.İroniye bakar mısınız,bizi kurtaran Ahmet Efendi kalabalık uzaklaşınca içeriye girip bayrağı koyup yanında ki kazmayı alıp o kalabalığa karışmıştır.



Ayşe Kulin'in kendi yaşam öyküsünden yola çıkarak anlattığı romanında da beyoğlunda ki rumlara ait olan dükkanların nasıl perme perişan duruma getirildiğini,yolların yürünemiyecek durumda dükkanlardan atılan eşyalarla dolduğunu çok güzel tasvir eder.Kafanızda canlandıramamanız mümkün değil.







Nesrin Kazankaya çok güzel bir oyun çıkarmış.Dönemi güzel resmetmiş.Bir ailenin parçalanışına tanık oluyoruz.Güçlü olanla güçsüz olanın başına gelebilecekleri görüyoruz.Geçmişte yapılan hataların daha sonra ki yılları da etkilediğini görüyoruz.



Klasik Türk Sanat Müziği seven bir insan olarak arada ve oyun içerisinde çalınan,seslendirilen müziklere bayıldım.Eee oyuncuların sesleri de bayağı güzel.Geçen oyun ''Ah Smyrna'm,Güzel İzmir'im'' de de dansları muhteşemdi.



Bu arada oyunda kullanılan siyah-beyazlık çok hoştu.Ağır çekim olayı da cuk diye oturmuştu.Ya ben,Tiyatro Pera'yı sevdim.Bu sezon tanışmış ve iki oyun izlemiş olsam da oyun adetim artacaktır.Bu tiyatro,oyunlarını takip ve izlediğim bir tiyatro olacaktır.






NOT:Fotoraflar Tiyatro Pera'nın internet sitesinden alıntılanmıştır.


Kadro :

YAZAN-YÖNETEN : Nesrin Kazankaya

DRAMATURGİ : Şafak Eruyar

DEKOR-KOSTÜM : A. Şirin Dağtekin

IŞIK : Yüksel Aymaz

YÖNETMEN YARDIMCISI : Zeynep Özden

OYUNCULAR
Suat : Mehmet Aslan
Sanay : Nesrin Kazankaya
Celâl : Muhammet Uzuner
Berin/Nedret : Başak Meşe
Kemâl : Aytunç Şabanlı

YAPIM ASİSTANI: Okan Kayabaş

ŞARKI ÇALIŞTIRAN: Filiz Salepçi

TANGO ÇALIŞTIRAN: Ceren Ağat

DEKOR YAPIM: Adnan Güven, Seyit Ali Yıldız, Alper Güner

KADIN TERZİ: Havva Alma

ERKEK TERZİ: Muammer Egeli

TİYATRO PERA
Sıraselviler Cd. No: 26 Taksim / İSTANBUL
Tlf: 0212 245 44 60

E-posta:pera@tiyatropera.com info@tiyatropera.com

http://www.tiyatropera.com/

23 Ocak 2013 Çarşamba

YAĞMUR ALTINDA



YAĞMUR ALTINDA

bugünkü gibiydi;
ben,otobüse biniyordum,
yağmursa alabildiğine yağıyordu.

ilk önce saçım ıslandı
sonra omuzlarımdan başlayarak
üzerimdekiler.
yüreğim hala kuruydu.
acısından ıslanmayı bile beceremiyordu.
yanağımdan süzülen yaş
yağmur damlası mı
yoksa gözyaşı mı?
birbirine karışmıştı.

...
...

sen,otobüse biniyordun,
yağmur atıştırmaya başladı.
kapşonumla başımı örttüm.
yağmur hızını arttırdı,
şemsiyemi açtım;korunmak için.

sonra iki el sessizce havaya kalktı.
evime doğru yürümeye başladım,
otobüsün gittiği yeri merak etmeksizin.
(M.YUMRU-15/01/2013)


NOT:
Fotoğraflar bana aittir.
Bodrum'dan kareler.

22 Ocak 2013 Salı

''KATİLCİK'' OYUNUNA DAİR...

''KATİLCİK'' OYUNUNA DAİR...




Güzel bir oyun izleyeceğimin keyfiyle Kumbaracı50 de yerimi aldım.Daha önce Yiğit Sertdemir'in gazete ve dergilerde çıkan oyun ile ilgili sohbetini okuma olanağı bulmuştum.Geçmişte başından geçen bir olaydan yola çıkarak yazdığını söylüyordu.Sanal ortamda konuşmayla başlayıp gerçek hayatta tanışmaya kadar giden bir olay...Tanıştığı iki kardeşi,oturdukları evi,yer minderi dışında bir şeyin olmadığı salonu anlatıyordu.Kardeşlerin ürkütücü bir yanlarının olduğundan bahsediyordu v.s.Eee bunları okuduktan sonra bu oyun kaçar mı?


 


İlk başta hemen şunu söyleyeyim;dekor sizi büyüleyecek.Oyunu adeta büyük bir sahnede izliyormuş hissini size verdirtecek.Tabii burada ışık kullanımının da etkisini unutmayalım.Dekorlar hareketli.Bir zaman diliminden diğerine çabucak geçiliyor.Aynı sahneyi hem uzaktan hem de yakından görme şansınız oldu mu?Sanki avucunuzun içindeyken birden bire uçup giden uğurböceği misali.Bu oyunda bunu da tadacaksınız.


 İnternetle şöyle ya da böyle hepimiz içiçeyiz.Bu sanal ortamla nasıl uğraşırsan uğraş seni kendine çekiyor.Bu oyun bir yerde sanal dünyanın kişiyi nasıl ele geçirdiğini,üzerimizde ki etkilerini,belki de farkında olmadan içimizden çıkarttıklarını gözler önüne seriyor.Tabii bu arada siz tokat yemiş gibi oluyorsunuz.


 


Herşey,sanal ortamda tanışan üç kadının,buluştukları gece,''Gerçek mi, Cesaret mi?'' oyunu oynamaya karar vermesiyle başlıyor...''Gerçek mi,Cesaret mi?'' oynamaya var mısınız?Belki sizin de hayatınızda değişikliğe neden olur.Hadi o zaman Kumbaracı50'ye...

NOT: 
2013 Afife Tiyatro Ödülleri/Yılın En Başarılı Sahne Tasarımcısı Adayı:Yiğit SERTDEMİR 

XIII. Direklerarası Seyirci Ödülleri/En İyi Sahne Tasarımı:Yiğit SERTDEMİR 

Lions Tiyatro Ödülleri 2013/Yılın En Başarılı Dekor Tasarımcısı Adayı:Yiğit SERTDEMİR 


KUMBARACI50 
http://kumbaraci50.com/

KATİLCİK 

YAZAN-YÖNETEN  :Yiğit SERTDEMİR DEKOR TASARIMI  :Yiğit SERTDEMİR ÖZGÜN MÜZİK       :Onur KAHRAMAN KOSTÜM TASARIMI:Candan Seda BALABAN 
IŞIK TASARIMI         :İsmail SAĞIR ASİSTANLAR           :Onur SARIGÜL,Hakan YENİ 
 FOTOĞRAFLAR      :Sevgi CAN-Cengiz TÜRKER 

OYNAYANLAR: 
Aslı Can KORTAN,
Gülhan KADİM,
Şirin KESKİN,
Ebru GÖZDAŞOĞLU/Seda Özen YÜRÜK,
Erkan KORTAN/Yaman Ömer ERZURUMLU,
Onur TUNA/İhsan DEHMEN,
Seyfi EROL 

tek perde/85 dak. 
tam 40TL,indİRİMLİ 25TL 


ADRES: 
Kumbaracı Yokuşu 
No:50 Kat:2 Beyoğlu/İSTANBUL 

Tlf:212 243 50 51 (Gişe:Pazartesi–Cumartesi:16:00–20:30) 
 532 255 55 80  (bilgi:Gülhan KADİM) 

Biletler Biletix ve Kumbaracı50’de 


ULAŞIM:
İstiklal caddesi üzerinde Taksim’den Tünel’e doğru giderken sol kolda Richmond Otel’den sonra,Kumbaracı Yokuşu’nu indiğinizde sol kolda kumbaracı50 tabelasını göreceksiniz.

 Araçla;Taksim’den Odakule istikametine girdiğinizde Asmalımescit tarafına dönün,İstiklal caddesine çıktığınızda Kumbaracı yokuşuna girmiş olacaksınız.

 Otopark:Aracınızı Tepebaşı TÜYAP kapalı otoparka,Minare Sokak üzerindeki otoparka veya Kumbaracı Yokuşu üzerindeki otoparka bırakabilirsiniz.

18 Ocak 2013 Cuma

YILLAR SONRA TEKRAR GÖRÜŞMEK (ÖYKÜ 13)

YILLAR SONRA TEKRAR GÖRÜŞMEK



Kerem Görsev'in 'Therapy' albümünden odanın içine yayılan müzik eşliğinde kanepenin üzerine uzanmış şekerleme yapıyordum.Göz kapaklarım açılıp kapanırken halının üzerine bıraktığım telefonumun ışığı yanıp-sönmeye başladı.'Neden sessize almışım' diyerek telefona uzandım.Ekranda ki isim,şekerleme yapmayı bırakın gözlerimin faltaşı gibi açılmasına neden oldu.Heyecanımı belli etmemek için kısaca 'efendim' dedim.''merhaba.Nasılsın?' dedi.Bu sesi unutabilir miyim?Bir zamanlar heyecanıma heyecan katardı.Görmesem,sesini duymasam mutsuz olurdum.'İyiyim' diyebildim.'Müsaitsen görüşelim mi?'dedi karşı taraf acelesi varmış gibi.Bir yandan da aradan yıllar geçtiğini,ne gibi değişimlere uğramış olabileceğini düşünüyordum.'İki gün buradaydım.Gidiyorum' dedi.'Daha önce arasaydın ya!Nerdesin?'.'Otogardayım,otobüsün kalkış saatini bekliyorum'.'Bekle geliyorum' deyip evden çıktım.


Yolda hep onu düşündüm.Geçmişi...Aradan çok uzun yıllar geçti.Arkama bakmadan terkettiğim o şehir gözümün önüne geldi.Yaşananlar...Acılar...Üzüntüler...Yıllar nasıl bir değişime uğratmış merak ediyordum.Heyecanlıydım,kalbim deli gibi çarpıyordu.Tepkim nasıl olacak merak ediyordum.Duygular...Onunla birlikte o şehri terk ettiğim gün bitmişti.Zaman her şeyin ilacı.Şu ana kadar kırıntılarından eser bile kalmamıştı.

Bu ilk konuşmamız da değildi.Yıllar önce bir gece telefonum çalmıştı...O şehri terk edip yeni bir şehirde yeni bir hayata başlamamın üzerinden 2,5 yıl geçmişti.Yürürken düşüp ayağımı kırmıştım.Sol ayağım bacağımda dahil alçıya alınmıştı.Hastane faslını bitirmiştim.Evde zorluk çekmeyeyim diye yere yatak yapılmış,bana gerekli her şey elimin yeteceği yere konmuştu.Bir gün geç bir saatte ev telefonu çaldı.'Efendim' dedim.'Merhaba...Nasılsın?' demişti.2,5 yıl hiç bir şekilde sesini duymadığım bu insan.Nasıl oldu?Neden aradı?anlamamıştım.'Geçmiş olsun' dedi.'Sağol'.'Geçmişte çocukca şeyler yapılmış olabilir.O zaman insan doğru yaptığını sanıyor ama yıllar geçip de şöyle geriye baktığında ne kadar yanlış olduğunu anlıyor' dedi.Ben bir şey söylemek istemedim.Bu sözler ben de nasıl bir etki yaptı,hatırlayamıyorum.Geçmişe gidip yaşanılanları yok edemiyoruz ki.Tekrar o konuya girmemek üzere havadan sudan konuşmuştuk.Ayağımı nasıl kırdığımı sormuştu.Memleketine tayin olduğundan bahsetmişti.Bir süre sonra birbirimize 'iyi geceler' dileyip telofonu kapattık.Uzun süre öylece kaldığımı hatırlıyorum.Ayağımı kırıp 2 ay evden dışarı çıkamamak yeterince pisikolojimi perişan etmişti.O zaman bu konuda çok fazla düşünmediğimi hatırlıyorum.Önceliklerim vardı.

Arabayı park ettim.Telefon açarak 'Geldim.Şu an nerdesin?'diye sordum.
'.... Kafe'de oturuyorum'.'Tamam' .Kafeye doğru yürürken soru işaretleride kafamda dans ediyordu.Biri bana bakıyor,hissediyorum.Kafamı o yöne çevirdiğimde tebessüm eden bir yüzle karşılaşıyorum.Ben de gülüyorum.Kucaklaşıyoruz.Söyleyecek hiç bir şey kalmamış gibi bir süre sessizce oturuyoruz.Ondan sonra havadan sudan...Geçmişten gelen bir yabancı gibi...'Hiç değişmemişsin,aynısın' . 'Ne kadar bu şekilde söylense de yıllar çok acımasız.Görüntüyü korumaya çalışsamda yılların birbirine eklenmesini engelliyemiyorum' dedim.Bel kısmı kalınlaşmış,kilosu artmış.Sanki kararmış gibi.Saçlarda ki aklar...Omuzlar aşağıya doğru çökmüş.'Gitmek zorunda değilsen misafir etmek isterim' dedim.'Gitmem gerek,kalamam' deyince ısrar etmedim.Vedalaştık.O otobüse bindi,ben de otobüsün hareket etmesini beklemeye koyuldum.'İyi yolculuklar'.

Onunla son karşılaşmamız.Hani bazı şeyler vardır söze dökemezsiniz ama hissedersiniz.Bir daha karşılaşmayacağımızı biliyorum...Anlatamıyorum...Ama biliyorum.Telefonlaşma da bir süre aralıklarla devam edecek sonra o da tamamıyla bitecek.Biliyorum...Ama adını koyamıyorum...Her iki hayat birbirinden ayrı ve habersiz kendi hayatlarını yaşayacak.O hayatlar bir zamanlar iç içe bulunmuş olsalar dahi hiç olmamışcasına yaşamlarına devam edecekler.

NOT :
Öyküme konu olan resim yağlıboya bir çalışmamdır.


15 Ocak 2013 Salı

HAYATIM BU NUMARA S....

HAYATIM BU NUMARA S...

Telefonuma ''Hayatım bu numara sendemi hala Se.... ben'' diye bir mesaj geldi.Tanımadığım bir numara ama bildiğim bir insan.Tam hatırlamıyorum ama 4 yıldan fazla olmuştur görüşmeyeli.Ulaşılamıyacak yerlerde değildik.Bir araya gelip sohbet edemesek de zaman zaman telefon açarak konuşamaz mıydık?Veya şimdi olduğu gibi mesaj gönderilemez miydi?Ben üzerime düşeni yaptım.Aradım hem de defalarca,mesaj gönderdim ama yanıt alamadım..Bir süre sonra ben de vazgeçtim.Evlenmek üzereydi.Evlendi ve belki de bekâr olan arkadaşlarıyla görüşmeyi kesmek istedi diye düşündüm.Hani kimi insanlar,evlenmeden önceki yaşadığı hayatı,sanki ona ait değilmişcesine kesip atıyor ya.Sağlık olsun dedim.Bir süre sonra ara ara telefonuma uyguladığım detoks sonrasında numarasını sildim.

Şu an kullandığım telefon numarası,telefonu ilk aldığımda ki numara.Değiştirme ihtiyacı duymadım,bundan sonra da duyacağımı sanmıyorum.Kartvizit gibi numarasını her önüne gelene veren biri değilim.Eğer karşımda ki zırt pırt numara değiştiriyorsa,iki de bir farklı numaralardan arıyorsa,kişi hakkında kafamda soru işaretleri oluşur.Tabii bunu yapan kim olursa olsun.

Şimdi ''evet hala bu numara benim'' diye mesajına yanıt versem ne olacak?Bunu sorgulama niyetinde değilim,hele bu yazının dışında düşünme gibi bir niyetim de yok.Mesaj çekmeyi ve aramayı hiç mi hiç düşünmüyorum.

Mutluluk dileklerimle...Gönlünce yaşasın...Kendine istediğin gibi bak emi.

9 Ocak 2013 Çarşamba

MADENCİLERE AĞIT

MADENCİLERE AĞIT


Hayatını kaybeden madencilerin yakınlarına Tanrı'dan sabır,yaralı kurtulanlara da geçmiş olsun diliyorum.





AĞIT

sevda çiçekleri solmuş,
kararan soluksuz
insanların mağarasında.
ışık ne demek,yerin onca altında?
nefessiz yaşanan inlerde
insanlar yabancı.

her göcükte onlarca insana
onbinlerce ağıt yükselir,
dağları yırtarcasına.
parçalanan yürekler,
onbinlerce insanla
birlikte milyonların.

böyle gelmiş
böyle gider.
(M.YUMRU/18.07.1990)





NOT1:
Şiirimi geçmiş yıllarda yine böyle madenlerde ki ölüm üzerine yazmışım.Ondan önce ve sonrası tekrar tekrar yinelenmiş.Her zaman günü kurtaran beylik sözlerle geçiştirilmiş.Yapanın da yanına kar kalmış adeta.Aksi olsa ölümlere neden olacak şekilde kendini tekrar eder mi?Konu bir kaç gün,gündemde kalır ve gerekli-gereksiz herkes konuşur.Sonra kendini tekrar edecek güne kadar üstüne bir çizgi çizilir.Evet,böyle gelmiş,böyle gider.Hadi birileri aksini ispat etsin de,bir daha olmayacak diye rahat nefes alalım.


NOT2:
Şirketten sorumlu insanlar koltuklarında oturmaya devam edecek.Şirketin bağlı olduğu kurumda ki sorumlular da.Kurumun bağlı olduğu bakanlık koltuğunda ki de.Anlayacağınız tüm sorumlular,sorumlu değilmişcesine yollarına devam edecekler.Olan,ölene ve ailesine olacak.

5 Ocak 2013 Cumartesi

BAKTIĞIN YERDE

BAKTIĞIN YERDE


100*100 boyutlarında spatula ile çalıştığım yağlıboya portre.Yaptığım çalışmayı yoruma açtığım ''http://www.gorselsanatlar.org/sanata-gonul-verenler/baktigin-yerde/'' sitede Yoldaş arkadaşım bu resme ithafen Mustafa Doğan KUZGUN'un bir şiirini eklemiş.Şairin ''Beni Arama Baktığın Yerdeyim'' şiiri resmimi nasıl da tamamlamış.Hem şiir sahibine hem de bu şiirden haberdar eden Yoldaş'a teşekkür ederim.






BENİ ARAMA BAKTIĞIN YERDEYİM

Beni arama baktığın yerdeyim
Güneşin kızıl renginde, gün batımındayım
Denizin uçsuz maviliklerinde, bir martının kanadındayım
Beni arama, belki bir deniz kabuğundayım.

Beni arama baktığın yerdeyim
Bir yıldızın parıltısında,
Boşlukta gezen taş parçasıyım
Beni arama, belki de ayın dolunayındayım.

Beni arama baktığın yerdeyim
Belki pencerendeki saksı,
O saksıdaki gül fidanıyım
Beni arama, saksıdaki toprak parçasıyım.

Beni arama baktığın yerdeyim
Gecenin karanlığında, sabahın ilk ışıklarındayım
Beni arama, belki bir yağmur damlasıyım.
Beni arama ben baktığın yerdeyim...
(Mustafa Doğan KUZGUN)


NOT:Şiirin bu kadar dikkatimi çekmesi sadece yaptığım resimle örtüşmesinden değil tabii ki.Sanki beni anlatıyormuş gibi.Anlatıyorda.İçimde ki duyguları tanımadığım bir insan nasıl da dile getirmiş.

2 Ocak 2013 Çarşamba

BİR DENİZ KENARINDA (ÖYKÜ 12)

BİR DENİZ KENARINDA





Dinliyorum.Herkes bir hayalini anlatıyor.Sessizce dinliyorum.Benim de bir hayalimin olabileceğinin farkında değiller.Sanki tek kendilerinin hayali olurmuş gibi...


Peki annemin bir hayali yok mu?Annem yaştakiler sadece elden ayaktan düşmeden sağlıkla yaşamayı mı düşünürler?Sanmam.Tamam düşünürler,düşünmezler demiyorum.Bunu bizlerde düşünüyoruz ama...Elin-ayağın tutarak,kimseye muhtaç olmadan yaşamak gibisi var mı?Hangi yaşta olursan ol,bir hayalin vardır.


Hayallerinin peşinden koşanlardanım...


Akşam saati,ılık bir hava.Davetliler yavaş yavaş gelmeye başlıyor.Bir kadeh elimde ortalıkta dolaşıyorken gelenlere 'hoşgeldin' diyorum.Tanıdıklarımla biraz laflıyorum.Dergi ve gazetelerin gönderdiği gazeteciler 'Saflık Üzerine Denemeler' sergimde ki eserlerimle ilgili sorular soruyorlar,yanıtlıyorum.Kalabalık arttıkça artıyor.Sorular bunaltıyor.Çıkmaz sokağa girmişim de tek çıkış yolunu kapatmışlar durumundayım.Sıkıntı bastı,her tarafım ter içinde.Hani bir öfke anında masanın üstünde ne var ne yok bir el hareketiyle yere indirirsiniz ya,aynısını bu kalabalığa yapmak istiyorum.Duruyorum...Kafamda bir şeyler dan dun ediyor.Gözlerimden ateş çıkıyor.Herkesi,her şeyi olduğu gibi bırakıp dışarıya çıkıyorum...


Kapıdan çıkar çıkmaz Deniz'le gözgöze geliyorum.Yolun karşısına geçerek ona daha yakın olmak istiyorum.Dalga sesleri sakinleştiriyor.Bir başkasının sevdiğim eserini seyrediyorken geri planda da dalgalar güzel melodiler oluşturuyor sanki.Neye kızdığımı hatırlamaya çalışıyorum.Kızacağım,öfkeleneceğim bir soru mu soruldu,hatırlayamıyorum.Bir olay mı oldu,düşünüyorum ama bulamıyorum.


Kafamda binbir düşünce dolanırken kendimi,birdenbire gümüşlük'te denizin ortasında tavşan adasına yürürken buluyorum.Tepemde güneş,hafiften kararmaya başlamış tenimi biraz daha yakıyor.Alnımda biriken ter her tarafıma yayılıyor.Tavşan Adası'nın arka yüzeyine dolanıyorum.Aşağıda dört kişilik grup yüksekce bir çıkıntıdan denize atlıyorlar kahkahaları birbirine karışarak.Bir daha,bir daha...Hiç usanmıyorlar.Ben,onların biraz daha yukarısındayım.Dayanamıyorum.Atlıyorum.Eee ben çok iyi yüzme bilmem ki.Kıyıya paralel yüzmenin dışında hiç açılmamışım ki...Ama suyun üstündeyim.Sakinim.Kıyıya doğru yüzüyorum.Gülüyorum.Birdenbire acıktığımı hissediyorum...


Yat Limanı'na doğru yürüyorum.Güneş batmak üzere.Kitapçının önünden geçerken 'yok canım' diyorum.En çok okunanlar bölümünde...Ahh çok terledim.Halbuki hava o kadar da sıcak değil oysa.Gerinmek istiyorum.Bir daha,bir daha geriniyorum.Gözlerimi dolaştırıyorum etrafta.Biri şefkatle gülüyor.


Annem.'Güzel uyudun mu?' diyor.


Yatak o kadar sıcak ki.Hemen terketmek istemiyorum.'Hem de nasıl' diyerek şekerleme yapmaya devam ediyorum.

NOT :
Öyküme konu olan resim yağlıboya bir çalışmamdır.

1 Ocak 2013 Salı

YENİ YIL (2013)

YENİ YIL (2013)


2012 çoğunlukla güzel geçen bir yıl oldu.Çok kötü şeyler de yaşadım ama sonucu kendisi kadar kötü değildi.

İsteklerim var,gerçekleşmesini beklediğim hayallerim var.Şimdi bunların peşinden koşacağım.Buraya sıralamak arzusunda da değilim.İsteklerim,hayatıma katkı sağlayacak şeyler.Gelişmeme,ruhen açlığımı gidermeme,mutluluğuma,sevincime katkıda bulunacak tarzında güzel şeylerdir.

2013 isteklerimizin gerçekleştiği yıl olsun.Ama isteklerimizin peşinden de koşalım,çaba harcayalım.''Armut piş,ağzıma düş'' misali yapmayalım.

İyi Yıllar...