9 Kasım 2016 Çarşamba

YOSUN KOKULU DENİZ


DENİZ MAVİSİ


Hayat bazen yağmur yağmazdan önce gökyüzüne çöken karabulut gibi üzerime çöker.O zaman kötü hissederim kendimi.
Ya resime sığınırım ya da Bodrum'un çiçek kokulu sokaklarına kendimi atarım.
Yosun kokusunu aldığınız sokakların sonunda deniz vardır.
Bir an önce kavuşmak istersiniz.
Çünkü deniz mavisinin içerisinde kaybolmak güzeldir.
Her zaman bir köşede karanlığı yıkan bir aydınlık vardır.O anı yakaladığımda ruhum ışıl ışıldır.
Bak ileride insanın içini ısıtan ışığı görüyor musun?
O zaman sen de bendensin.


NOT :
Fotoğraflar bana aittir.

1 Kasım 2016 Salı

BODRUM'DA BİR YIL


NE ÇABUK GEÇTİ



Geçen sene (2015) emekli olur olmaz Bodrum'da yaşamak hayalimi gerçekleştirmek üzere ev arayışına başlamıştım.Uçaktı,kalacak oteldi derken gidip gelmeyle ev bulamayacağımı kısa zamanda anlamış (masraflı oluyordu),
kasım ayında odasını aylık kiraya veren bir otele yerleşerek Bodrum maceramı başlatmıştım.Kasım ayını ev aramakla geçirmiş ve aralık ayından itibaren de kiraladığım evde oturmaya başlamıştım.



Bodrum'a nasıl bir hayat yaşamak istediğimi bilerek geldim.Sade,sakin,doğal ve gün içerisinde ne yapmak istiyorsam onu yaşamak...
Yarım asırlık bir yaşam aşağı yukarı beni bana tanıtmış.
Giyime hiç kafa yormadım.
Yazın şort ve tişört,kışın aşörtmen bana yetti.
Zaten emekli olmadan iki yıl öncesi 
"az eşya basit yaşam"
sloganını ağzıma sakız yapmış ve uygulamaya başlamıştım.
İlk önce kıyafetlerimden başlayıp daha sonra da evdeki eşyalarla devam edip kitaplarla sonlandırmıştım.
Gerçi diğer eşyalar çoğalmasa da kitap her türlü çoğalmaya devam ediyor ama bunun çaresine  bakmak burada daha kolay olacaktır diye düşünüyorum.



Pazara gitmek,pazardan alışveriş yapmak ise ayrı bir zevk.Köylü kadına kelek ve hıyar turşusu,
kırma zeytin kurdurdum.Şimdi keyifle yiyorum.
Yerken de seneye kendi kurduğum turşu ve zeytini  yediğimi hayal ediyorum.
Hayal kurmak güzeldir.





Bodrum'u seviyorum.
Bodrum'u başkalarına sevdirmek,sevmesi için de bir şeyler yapmak gibi bir zorunluluğum yok.
Buraya kendim için geldim.
Kendim nasıl mutluysam öyle de yaşıyorum.
Gün içinde isterse hiç bir şey yapmayayım,
kendimi huzurlu,rahat ve mutlu hissediyorum.
Sahile inip denize karşı bir bira ya da bir kaç meze ile bir kadeh rakı içmek her şeye değiyor.
Tatil için gelmiş,geldiği şehrin tüm özelliklerini de beraberinde getirmiş insanlar Bodrum'u sevse ne olur sevmese ne olur.
Ne yani sevsin diye uğraşmak zorunda mıyım?
Bodrum'u seven seviyor ve nasıl yaşanması gerekiyorsa o bilinçte yaşıyor.
Bodrum'un her gelen insana ihtiyacı yok bunu bilin.

                 Sokak arası,düğün var.



Yürürken kafamı gökyüzüne kaldırdığımda iğrenç yüksek binalar yerine görmem gerekenleri görüyor olmanın mutluluğunu anlatamam.
Ara sokaklardan denizin size göz kırpmasının içinizde nasıl bir kasırga oluşturduğunu bilir misiniz?
Sahilde oturup kuşların şarkılarını 
dinlediniz mi?
Mavinin her tonuna bulanıp onlarla birlikte dans ettiniz mi?
Deneyin.
Yoksa sahilde oturup bir metre ötesine bir kedi veya köpek geldiğinde ortalığı inletenlerden misiniz?
O zaman siz hiç bir şey denemeyin sessizce orayı terkedin hatta Bodrum'dan defolup gidin.



Olumsuz bir şey okumadınız değil mi?
Herkes gittiği yerden beklentisi nedir bilirse ve önceden kendini buna hazırlarsa başkalarının problem diye gördüğü şey onun için problem değildir.Ben burada mutluyum.
Kısa süre de olsa büyük şehire gitmek ve yüksek binaların arasında erimek istemiyorum.
Ailem dahil kimse gelmediğim için gönül koymasın emi.


NOT :
Fotoğraflar bana aittir.