25 Aralık 2022 Pazar

BODRUM’ DA SEKİZİNCİ YIL

YEDİ YIL BİTMİŞ 


Göz açıp kapama kadar çabuk geçen yıllar. 

2015 Kasım ayında gelmiştim. Hayalimdi. Emekliliğimin yaklaştığı yıllarda yaz-kış demeden bir çok haftasonumu ve tatilimi geçirmişliğim var. 


Buraya her geldiğimde içim pır pır eder, giderken ayaklarım geri geri giderdi. Asabi, çekilmez, suratsız biri olurdum. Ama her geldiğimde yaşadığım mutluluk, filizlenmiş hayalimi büyüterek rengarenk çiçekler açmasına neden olurdu. İnsan mutlu olduğu yerde yaşamalı. 


İki sene bir site içerisinde bulunan dairede kiracı olarak yaşadım. Güzel bir iki sene geçirdim. 

Sonrası satın aldığım ev, rahatsızlığım… O ana kadar yaşamadığım şeylerle ve hayatımdan attığım tarzda insanlarla tekrar karşılaşmama neden oldu. Şu an oturduğum evimi, bahçesini, komşularımı bir başka yazıda anlatmalıyım. Koskocaman mahallede ev alınmayacak binadan ev almışım. Şansa bak. Yeni bina olması cazip gelmişti. İnsanların bu kadar aç gözlü olabileceğini hayal bile edemezdim. Neyse bir başka yazıda ayrıntılı anlatırım. 


Sahilde yürümek, yosun kokusunu içine çekmek, renk ormanında kendinizi kaybetmeniz nasıl bir duygu bilir misiniz? Bir rengin her tonunu aynı anda görmenin mutluluğunu tattınız mı? Eğer bulunduğunuz yeri seviyorsanız taşından, toprağından, ağacından tutun da aklınıza gelen veya gelmeyen her şey sizi mutlu eder. Zaten şu  yaşanan ömürde kendimizi mutlu etmeye çabalamıyor muyuz? 


Bodrum’ a gelirken geçmişi geride bırakıp kendimi hafifleterek geldim. Ne kadar gereksiz (maddi-manevi) şeyleri yüklüyormuşum kendime. Gereksiz eşyalar, gereksiz arkadaşlar, gereksiz gereksiz nice şeyler. Bunları üzerinizden attığınızda bir süre sonra hafiflediğinizi hissediyorsunuz. 


Yazın şort-tişört, kışın eşofman. Bu covid başladığından beri kapalı yerlere girmediğimden (konser, tiyatro v.s.) uzun bir süre yukarıda bahsettiğim kıyafetler dışında bir şey giymedim. Böyle mutluyum. 


İnsan mutlu olduğu yerde, mutlu olduğu şekilde yaşamalı. 

Siz de mutlu yaşayın e mi? 


Beklentilerinizi karşılayan bir (2023) yıl yaşarsınız umarım. 

İyi yıllar.


NOT: 

Fotoğraflar bana aittir. 


NOT: 

Sıkça kullanırım “emi” sözcüğünü. Ee kullanırken de doğru yazmak gerekir, değil mi? Doğrusu “e mi?” dir. Bu yazımda doğrusunu yazayım dedim. Yazmak güzeldir. Her geçen gün cümleleriniz doğruyu buluyor. Geçmiş yazılarıma şöyle bir baktığımda cümlelerim ne kadar çok yanlışın içinde boğulmuş. 

Şimdi dikkat ediyor, yanlış yazmamaya çabalıyorum. 

15 Aralık 2022 Perşembe

CEZASIZ KALMAMALI

PEDOFİLİ 


Şimdi gelelim kimisinin bir şeyler söylediği kimisinin ise suspus olduğu son günlerin can alıcı sapıklık hikayesine. Bunun adı pedofilidir. Anlamı da bir yetişkin tarafından çocuğa tecavüz edilmesidir. 


Bir baba çocuğunu diğer yetişkin insana cinsel açıdan kullansın diye nasıl verebilir? 

Bir anne buna nasıl sesini çıkarmaz? 

Akıl alır gibi değil. 


Tüm dünya pedofili ile mücadele ediyor. Önlemek için elinden geleni yapıyor. Pedofili davranışı normal gösteren konuşma videolarının çekinmeden yayınlandığı  ve yazıldığı bir başka ülke yoktur diye düşünüyorum. Bunları yayınlayanlar hep dini referans gösteriyor. Eleştirenler ise bunun din ile alakasının olmadığını söylüyor. Bu bir sapıklıktır. 


Küçük çocuğa cinsel istismar normal değildir. Bunu gerçekleştiren insanlar ağır cezalara çarptırılmalıdır. Bu tarz ilişkileri normalmiş gibi anlatan ve yazan kişiler de bu olayı gerçekleştiren kadar suçludur. Ne var ki bu insanlar dini alet ederek yaptıklarına, söylediklerine kılıf bulmaktadır. Ne yazık ki kendilerine taraf da bulmakta. Küçük çocuğa cinsel istismarın dinle hiç bir ilgisi yoktur. Bu tür ilişkileri savunan, gerçekleştiren, cezasız kalmasına yardımda bulunan kim olursa olsun cezalandırılmalı ve bu tür kişiler herkesin görebileceği bir şekilde teşhir edilmelidir ki insanlar çocuklarını bu insanlardan korusun. 


Önce insan olmak gerek. Ne ara insanların ar damarı böylesine çatladı. 


Çocukların yüzü hep gülsün e mi?


NOT: 

Yukarıdaki fotoğraf Meksikalı Antonio Rodriguez’ in “Çocuk Gelin” çizimidir. 

10 Aralık 2022 Cumartesi

ÜZÜLDÜM

ÇOK ŞEKERDİ 



Bir sabah bahçedeki kedilere mama vermeye indiğimde tanımadığım çok şeker bir yavru kedi bana doğru koştu. O kadar sevimliydi ve kendini sevdirmesini biliyordu anlatamam. Hem ona hem de diğer kedilere mama verdim. Onları öylece bırakıp her sabah takip ettiğim güzergahta beni bekleyen kedi ve köpeklere mama vermeye devam ettim. Geri geldiğimde hala bahçedeydi. Normalde bahçedekiler yabancıları kovalar ama buna bir şey yapmadı. 


Küçük olduğu ve yeni bırakıldığı için özellikle yemesine odaklanmıştım. Daha sonra kuyruğu dikkatimi çekti. Benim kızların doktoruna kontrol etsin diye götürdüm. Kuyruğunun bir kısmının alınması gerektiği söylendi. Tamam dedim. Kontrol için de git-gel olmasın diye iyileşene kadar pansiyonda kaldı. Ara ara gittim, oynaştık. Adını Minnak koydum. 



10 gün sonra alıp bahçeye getirdim. Bahçedekilerle burun buruna tekrardan merhabalaştılar. Sonra benimle oynaşmaya başladı. Onu öyle gören bahçedekiler yalnız bırakır mı? Hadi hep beraber kudurduk. 


 Çiçeğin içerisinde uyurdu

Dört gün sonra köpek tarafından boğulduğunu öğrendim. Üzüldüm. Herkesin sevgilisiydi. Çok şekerdi. Evim daha büyük olsaydı 3. cü kedim olurdu. Bir oda bir salon ev için iki kedi (Beyaz ve Minnoş) bile fazla ama sığışıyoruz. Ev üçümüze anca yetiyor. 


                  Gece

Maalesef sokak hayvanlarının kaderi. Bir makalede okumuştum %80 ninin bir yaşını doldurmadan öldüğünü. Ya arabanın altında kalıyorlar ya da birileri tarafından zehirleniyorlar. Bu seneye kadar kendi olanaklarım ölçüsünde bahçedeki ve mahalledeki kedileri kısırlaştıttırıyordum, bundan vazgeçtim. O kadar kısırlaşan kediden bir tanesi sağ kaldı. Sağ kalan da bizim bahçe ve yan bahçeden ayrılmayan “Gece”ydi. İlk önce Beyaz’ a arkadaş olsun diye eve almak istemiştim ama olmadı. Her seferinde kapıya gelip açmam için ağlayıp durdu. O da beşinci senesini bitirecek. Doğduğu günden beri buradan ayrılmadı. 


NOT1: 

Fotoğraflar bana aittir. Veterinerden geldikten sonra bir fotoğraf çekmişim, fırsat olmamış. Video çekmiştim ama buraya yükleyemedim. 

NOT2: 

Bahçedeki kedilere de iç-dış parazit damlası yapıyorum. 

15 Ekim 2022 Cumartesi

DÜŞÜNCELER

GÜZEL BİR ALINTI 

Yazılarını keyifle okuduğum bir insan olan Melih Bey, “Düşünceler” isimli bloğunda yetmiş birinci yaşı için güzel bir yazı kaleme almış. Yazının sonuna doğru yazmış olduğu hoşuma giden bir cümle hangimizin düşüncelerine tercüman olmaz, hangimiz bunu istemeyiz ki;


“Sonunu görmeden mutlu yaşadım deme demiş ya bir filozof ben de hastalanmadan başkasına muhtaç olmadan en azından bugünün havasında yaşayıp aniden ölürsem mutlu yaşadım sayacağım.” 


Hoşuma gittiği için sizlerle de paylaşmak istedim. Yazının tamamını okumak isterseniz aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz. 


Eğer tiyatro sever bir insansanız ve bu konularda da okumayı seviyorsanız takip etmenizi tavsiye ederim. Oyun eleştirilerini okuyun derim. Oyun seçiminizden tutun oyunu seyredişinize kadar bir çok konuda bakış açınız değişecektir. Eleştirileri ahbap çavuş ilişkisinde olmayıp çok keskin ve dobra dobradır. 


NOT: 

MELİH ANIK 

http://melihanik.blogspot.com/2022/09/yetmis-birinci-4-eylul.html?m=1 


http://melihanik.blogspot.com/ 


NOT: 

Fotoğraf bana aittir ve Bodrum’ dan bir karedir. 

3 Ekim 2022 Pazartesi

ANILARA YOLCULUK

KİTAPLAR GÜZEL YOLCULUK YAPTIRIYOR 


“İnci Çayırlı’ nın anıları” biyografi, anı okumayı sevmenin yanında birde Türk Sanat Müziği dinleyiciyseniz bir solukta okuyacağınız bir kitap. Yorumuyla, duruşuyla sevdiğim bir sanatçıdır. 


Yıllar önce, bir bayram tatilini değerlendirip yurtdışına proğram yapmıştım. Havaalanında işlemimi yaptıracağım kontuarda sıraya girmiştim. Yan tarafta da başka bir ülkeye gidenlerin sırası vardı. Üç hanım ön tarafa gelerek görevliye bir şey sorup en arkaya gidip sıraya geçtiler. Önlerde bulunan bir bey yanlarına gelerek yerlerini verebileceklerini söyledi. Kibar bir şekilde teşekkür edip kabul etmediler. Bir kaç dakika nazik konuşmadan sonra beyefendi yerine geçti. O sırada ve bizim sırada kıpırdanmalar ve “kim?” sorusu dolanmaya başladı. O zamanlar şu yaşımdan daha gencim, sıradakilerin çoğu benden daha genç. Türk Sanat Müziği sanatçılarını o zamanın magazin dergilerinde ve gazetelerinde gördüğü kişilerden ibaret sanan bu gençler üç hanımdan birinin  “İNCİ ÇAYIRLI” olduğunu nereden bilecekti. İsmi duyunca kiminin hatırına belli belirsiz gelir gibi oldu kimininse “O kim ki” kıvamında oldu. İleride bir başka kontuarda herkesin dönüp baktığı bir kahkaha sesi duyuldu. Herkes tanımıştı Kibariye’ yi. 


Guy De Maupassant’ ın “Seçme Öyküler” kitabı da öykü severler için. 


NOT: 

1) Müziğin Güzel Günlerine Yolculuk 

“İNCİ ÇAYIRLI’NIN ANILARI” 

Murat Derin 

Pan Yayıncılık


2) GUY DE MAUPASSANT 

“Seçme Öyküler” Çeviren: Mutlu Tuna 

Mutena Yayın 


29 Eylül 2022 Perşembe

ANILARIM

ANILARIM 

bir dönemin perde arkası 


Vural Savaş’ ın bu kitabını okurken geçmişe yolculuk yaptım. Anlattığı bir çok olaya şahit olmuşum. Kitabı okurken 20 li yaşlarımın başına yolculuk yaptım. Fizik öğretmeni olarak görev yapıyordum. Hani o “kanlı mı olacak kansız mı” zamanları. Milli eğitim bakanlığı kendilerine emanet. Okula gelen müdür o kafadan. Okulun bir odası mescit oldu. Kendini müdüre göstermek isteyenler odayı kullanıyordu. Bunun dışında müdür hangi camide cuma namazı kılacaksa öğreniyorlar, yanında ve arkasında kendini gösterecek şekilde yer alıyorlarmış. Ne duruma düştüklerini her daim namaza gidenlerden duyuyorduk. Ramazan ayında ise oruç olmadıkları halde orucum diyenler, bizden fizik-kimya laboratuvar anahtarını isteyip orada sigara içerlerdi. Her şey göstermelikti. Şu an yaşadıklarımızın bir benzeri gibiydi. Şimdi o müdürün ismini hatırlamıyorum ama suratını gözümde canlandırabiliyorum. Tam bir suratsızdı. İnsan mıydı? İnsanımsı bir şeydi. Yazık, tayini çıktığında gece yarısı lojmanı boşaltıp kimseye veda etmeden gitmişmiş. Bizle vedalaşmasını ise zaten beklemiyordum. 


Dinle ilgili şeyleri hangi dönem olursa olsun kimin içten kimin göstermelik yaptığını biliyoruz biliyoruz da her ne hikmetse bu göstermelik yapan kişilere pek sesimiz çık(a)mıyor. İşin içinde “din” olduğundan kolayca yalanla üste çıkıyorlar. Her nedense insanlar da bu yalancılara inanıyor. Bunların kıçına bir tekme vurmadıkça bu durum böyle devam edecek. 


Son dönemlerde Twitter’da paylaşılan bazı videolara sizde denk geliyorsunuzdur. Kıyafet kanununa aykırı bir şekilde giyinen bazı erkekler kadınların saçından tutun her şeyine karıştıkları gibi çocukların giyiminden bile tahrik olduklarını açık açık beyan etmekten hiç çekinmiyorlar. Hatta erkeklerin şortuna kadar karışma hakkını kendilerinde görüyorlar. Açıkçası bu insanlar kafalarını seksle bozmuşlar ve her şeye s.kleri dikeliyor. Ulan kafanızı sadece buna odaklayacağınıza başka şeylere yönelseydiniz Türkiye şu durumda olmazdı. 


Kaç yıl geriye gittik? Din adına göstermelik bir yaşam sürüp geri planda her türlü hırsızlığı, yolsuzluğu, ahlaksızlığı yapıp hem ülkemde hem Avrupa’da gününü gün eden veya etmek için hazırlıklar yapan insanlardan bunun hesabı sorulmalı. Geçmişe bakınca devleti soyan insanlara bir şey olmayıp şaşalı bir hayat sürdüğünü görüyoruz. Şimdi de elimde olmadan aynı şeyin olacağını düşünüyorum. 


Şu yalan üstüne yalan söyleyen siyasetçilerden de bıktım. Ağızlarını atom adı verilen acı biberle dolduralım ki yalan konuşmaya tövbe etsin. Haksız yere elde ettikleri her şey hazineye iade edilmeli. 


NOT: 

“ANILARIM bir dönemin perde arkası” 

Vural Savaş 

Bilgi Yayınevi 


6 Ağustos 2022 Cumartesi

ARAS KARGO

ARAS KARGO 



Bir süredir problem yaşıyorum. 

En son gelen kargo ile yaşadığım problemin nedenini anladım. 


Önceleri kargoyu getiren kişi bahçeye geldiğinde telefon ederdi. 

Bir süredir kargo ya aşağı kata bırakılıyor ya da yan dairenin kapısına bırakılıyordu. 

Bunda bir problem yok. 

Kargo her türlü elime geçiyordu. 

Ama sonraları getiren kişi mi yoksa ruh halimi değişti bilemiyorum işin rengi şöyle değişti; 

Bana her zaman olduğu gibi 

“kargonuz dağıtıma çıkmıştır, gün içinde teslim edilecektir” 

minvalinde bir mesaj geliyor, ben de bütün gün evde kargomun bana teslim edilmesini bekliyordum. 

Daha sonra 

“Yanlış adres” 

ya da 

“Kargo alınmadığı için teslim edilememiştir. Ortakent şubeden üç gün içerisinde alınmadığı takdirde iade edilecektir” 

diye mesaj gelmeye başladı. 

Gel de sinirlenme. 

Oysa ne telefon ediliyor ne de kapımın zili çalıyordu. 

Sosyal medya vasıtasıyla “ARASKARGODESTEK” ten durumu anlatıp yardım talebinde bulunuyordum. 

Kargom bir iki gün sonra kapı önünde. 

Dışarıya çıkmasam geldiğinden haberim bile olmayacak. 

Ne telefonla arama var ne de kapı zilini çalma var. 


Sipariş verdiğim firmanın istediğim ürünü hangi kargoyla göndereceğini nereden bileyim? Her seferinde yaşadığım şey bu. 

Diğer kargo firmalarında yaşamadığım şeyi bu kargo firmasında yaşıyorum. 

Delirmemek işten değil. 


En son gelen kargoda da aynı şeyi yaşadım. Bu sefer hiç bir yerden yardım istemeyecektim. 

Kargo iade edilsin kafasındaydım. 

Yukarıdaki mesajlar yine tekrarlandı. 

Bu sefer bir telefon edeyim dedim mesaj içeriğindeki telefona. 

İlk telefonda daha ağzımı açmadan, 

“Sizi bir dakika bekleteceğim” 

diyen biri telefonu beklemeye aldı. 

Yedi dakika bekledikten sonra telefonu kapattım. Hemen arkasından bir daha aradım. Açar açmaz beklemeye aldı. 

Ben de iki dakika sonra kapattım. 

Biraz zaman geçtikten sonra 

“…. takip nolu kargo kendisine teslim edilmiştir…” 

minvalinde bir mesaj geldi. Ben de bu mesaja karşılık 

“… takip numaralı gönderiyi bana teslim etmediniz. Daha önce "Adresinizin yanlış ve hatalı olması sebebiyle gönderinizi teslim edemedik" mesajı göndermiştiniz. Üzerine iki kere telefon ettim, beklemeye aldınız. Kargomu nereye bıraktıysanız oradan alın ve bana getirin.” 

diye mesaj gönderdim. 

Bu arada hemen “ARASKARGODESTEK” ten yardım istedim. 

Akşam üzeri kargom yan komşumun kapı zili çalınarak, önüne bırakıldı. 

Bunu tesadüfen farkettim ve balkondan kargoyu getiren kişiye düzgün bir şekilde 

“kargoyu yanlış daireye bıraktınız” dedim. 

Kendisi hiddetle “evde hiç bulunmuyorsun, evdeyim diye de yalan söylüyorsun…..” 

vs. beni suçlayıcı konuşmaya başladı. 

Ben ise hala 

“yanlış daire….” 

diyorum ama karşımdaki hala beni suçlayıp duruyordu. 

Dimağım attı. 

Ben de bağırmaya başladım. 

Bunun üzerine 

“bir daha ki sefere Ortakent şubesinden gelip alırsın kargonu” 

diyerek tehdit etti ve gitti. 


Adresimde “KAPI NO 5” yazıyor. 

Kapımda “5” rakamı var, diğer kapıda ise hiç bir şey yok. Kapımın önünden geçerken farketmemesi mümkün değil. 

Bütün olay yanlış kapıda ısrar etmesi. 

Ben de bütün gün kargoyu evde bekleyip her seferinde bu sinir bozucu olayı yaşıyorum. Yahu kapı zilini çaldın kimse açmıyorsa bir telefon etsene. Ben de diğer daireden çıkayım, sen de yanlışını anla. 

Diğer kargo firmalarıyla neden bu tür bir şey yaşamıyorum? Ya evimin zilini çalıyorlar ya da bahçeye geldiklerinde telefon ediyorlar. 


Artık sipariş vermeden önce alışveriş yapacağım firmaya hangi kargo firması ile çalıştığını soruyor, farklı bir kargo firmasıysa o zaman siparişimi veriyorum. 

Şu çözümü kolay bir şey için aylarca çektiğim çileye bakar mısınız? 


Üzüntü, sitres yaşamamam gerekiyor. 

Yaşadığımız dünyada bu mümkün mü? 

Kendinizi ne kadar bir çok şeyden soyutlarsanız soyutlayın sizle alakası olmayan bir şeyler gelip sizi buluyor. 


Hadi hep beraber “eller yukarı”. 


NOT: 

Fotoğraf bana aittir. 




1 Temmuz 2022 Cuma

“NASILSIN?” DİYE SORMAYIN

“NASILSIN?” DİYE SORMAYIN 


İyiyim. 

Nezaketende iyiyim sağlığım kötüysede iyiyim. 


İyiyim. 

Ben ne söylüyorum boş ver, 

dış görünüşüme bak, 

iyi olduğumu anlarsın. 


İyiyim. 

Buralar sıcak. 

Evde klimayla serinleriz. 

O da 50 metre kare iki odalı bir ev. 

Deniz görmez. 

Sahile 15-20 dakika yürümen lazım. 

Olur mu, sahil kasabasına yerleştin mi denizi görmeli evin. 

O evler kaç lira, kimin umurunda? 

“Bir elinde cımbız bir elinde ayna 

Umurunda mı dünya?” 


İyiyim. 

Dışarıda hayat nasıl? 

Evin içinde iyi, hareket ediyorum. 

Yemek yiyor, tuvalete gidiyor, uyuyorum. 

Hatta bahçedeki kedilere mama bile veriyorum. 

Sağlık önemli. 

Yemem iyi, dış görünüşüm iyi. 

İyiyim. 


İyiyim. 

İyisin. 

He. 

Güle güle. 

Varınca haber verin emi. 


……

……


İyiyim. 

Çok sevdiğim sahilde kahvemi içmeye geldim.

Kimi insanlar güneşleniyor kimisi denize giriyor. 

Onlardan uzakta bir yere oturdum. 

Tek başımayım. 

Denizin mavi tonlarını seyrediyorum. 

Keyfim yerine geldi. 

Bunu daha sık yapmalıyım diye düşündüm. 

Yapmalıyım. 


İyiyim. 

Akşam da çıktım, bir kadeh bir şey içmeye. 

İlaçlar bitti mi bir rakı yapmalı sahil kenarında püfür püfür esen rüzgar eşliğinde. 

Yapmalı. 

Tek başıma. 


İyiyim. 

Ne öyle sağlıktı, 

yan komşuydu, alt komşuydu, oydu buydu. 

Bunlar benim problemim. 

Beni ilgilendirir. 

Elimden ne gelirse onu yaparım. 

Ne yaşamam gerekiyorsa da onu yaşarım. 


İyiyim. 

Hastaneydi şuydu buydu tek başına halletmeli artık. 

Tek başımayım.  

Kedilere bakacak birini bulurum. 

Pek zahmetleri yok. 

Anladım çiftlik son durakları olacak. 


İyiyim. 

Havadan sudan konuşuruz. 

Lay lay lom. 

Benden konuşmak istemiyorum artık. 

Bu saatten sonra kendimi anlatmakla, 

tanıtmakla uğraşamam. 

Boş ver, fırında patlıcan nasıl yapılır onu konuşuruz ya da okuduğumuz kitaplardan bahsederiz. 

Daha olmadı ben buraların sıcağını anlatırım siz de oraların ne kadar serin olduğunu anlatırsınız. 

Hayat lay lay lom değil mi zaten. 

Bizde öyle davranırız. 


İyiyim. 

Ben yolumu çizmiştim. 

Çizdim. 

Tek başıma. 

Şikayetim yok. 


İyiyim. 

Rahatım. 

Mutluyum. 

Sağlığım yerinde. 

İstenen bu değil mi? 

Ehh biliyorsunuz artık. 


“NASILSIN?” DİYE SORMAYIN 


İYİYİM. 


(24/06/2022-MAHMUT YUMRU)



NOT: 

Fotoğraflar bana aittir.