11 Kasım 2017 Cumartesi

PÜSKÜLLÜ (ÖYKÜ 33)


PÜSKÜLLÜ



Sabah uyandı. Kahvesini hazırladı ve balkona çıktı. Güne kendini teslim etmişti. Kahvesini yudumlarken kuşların verdiği konser ona eşlik ediyordu. Gözü ise ilerideki zeytin ağaçlarının arasından fırlamış evleri seyrediyordu. Her türlü konfora sahip olduğu belli olan evler Bodrum' a yakışmıyordu. Bir kaç seneye kalmaz tepenin üstü bu pahalı evlerden geçilmezdi. Yabani hayvanlara yaşam alanı bırakılmıyordu. Kışın bir sabah yabani bir domuz karşı bahçeden korkusuyla birlikte kendini yola atmıştı. Peşinde sürekli havlayan köpeklerle tepeye doğru koşuyordu. Gitmek istediği yere gidememişti. Bir silah sesi sessizliği yeniden sabaha teslim etmişti. Bunları düşünürken Püsküllü geldi. Tüylü bir kedi olduğundan bu adı vermişti. Birileri abisiyle birlikte onu siteye bırakıp gitmişti. Ev kedisi olduğu belli şaşkın iki kedi bir süre sonra bu balkonu keşfedip mesken edinmeye başladı. Püsküllü her zaman yaptığı gibi karşısına geçip konuşmaya başladı. Bu sefer niyeti kendini sevdirmek değildi. Oysa 24 saat sevseniz yeter demeyen bir kediydi. Bir telaş, bir huzursuzluk vardı miyavlamasında. Huzursuzluk ona da geçti.
"Ne diyorsun kızım?"
diye sordu. Bu konuşmadan cesaret alan Püsküllü iki etrafında dolaşmaya başladı. Dili dışarda hızlı hızlı soluyordu. Olağan bir durum vardı sanki. Durumu anlamaya çalışıyordu. Başını okşamak istediğinde yere uzandı ve hemen sonra kalktı. Telaşı ve huzursuzluğu devam ediyor, gittikçe de artıyordu. Arkasının yaş olduğunu farketti. Bu sıcak havada kediler kimi zaman serinlemek için çiçeklerin sulanmış toprağına uzanıyordu. Ama bu öyle bir ıslanma değildi. Zaten hamile olduğunun farkına bu hafta varılmıştı. Oysa karnı o kadar da büyük değildi.
"Yoksa doğuracak mı?"
diye düşündü. Telaşlandı. Nereye doğuracaktı? Bir yer düşünülmemişti ki. Kendisi de bir yer seçmemişti ki şu an karşısına geçip soran gözlerle bakıyordu. Telaş içinde veterineri aradı. Kedinin durumunu anlattı. Ne yapabileceğini sordu. Temiz bir kutu içine temiz bir havlu sermesi ve fazla rahatsız etmemek şartıyla ara ara kontrol etmesi söylendi. Anormal bir durumda müdahele etmek gerekebilirdi. Telaşlanmıştı. Kutuyu nerden bulacaktı. Püsküllü ise kısa kısa
"Mav"
deyip duruyordu. Hemen aklına daha yeni kısırlaştırılan kedinin yavrularını büyüttüğü yuva aklına geldi. Onu almak üzere merdivenleri hızlıca inmeye başladı. Püsküllü de onunla birlikte geliyordu. O nereye giderse arkasından koşturuyordu. İki tane telaşlı ve huzursuz canlı birbirini takip ediyordu. Komşu evin deposundan aldığı yuvayı evinin merdiveni karşısına balkondan görebileceği bir yere yerleştirdi. İçine girmesini bekledi ama nafile. Püsküllü telaşla etrafında dönüyordu. Ara ara yere uzanıyordu. O zaman karnındaki kasılmaların farkına vardı. Paniklemek istemedi. Telaşı biraz daha artmıştı. Alt katında kimse oturmuyordu. Yuvayı aldı ve girişe güzelce yerleştirdi. Püsküllü hala kendisini takip ediyordu. Birbirlerine baktılar.
"Kızım en uygun yer burası, beğenmemezlik etme."
dedi. Diğeri anlamış gibi sessizce yuvaya girdi. Göz atıp yukarıya çıktı. Merak içinde bekledi. Olumsuz bir şey yaşanmamasını diliyordu. Yirmi dakika sonra dayanamayıp aşağıya indi. Küçük sarı yavrusunu temizliyordu. Rahatsız etmemek için hemen yukarı çıktı. Sorunlu bir doğum olmamasına sevindi. Telaşı ve huzursuzluğu bitmişti. Mutluydu. Her yirmi dakikada bir aşağıya iniyordu. Püsküllü dört yavrulu bir anne olmuştu. Onun da telaşı ve huzursuzluğu bitmişti. Yuvasının yanına bir kap mama ve su koydu. Onu yavrularıyla baş başa bırakıp yukarı çıktı. O gün ortalıkta hiç gözükmedi. İkisinin de kafası rahattı. Yukarıya geldiğinde mamasının bittiğini anlıyordu. Tabii her zaman mama için çıkmıyordu. Sevgi istiyordu. Sevilmek istiyordu. Karşısına geçip
"Mav, mav"
diye konuşmayı da seviyordu. Artık yanında eskisi gibi uzun zaman geçirmiyordu. Bir gün yuvaya mama bırakmaya indiğinde yavrunun biri yuva dışında cansız bedeniyle öylece duruyordu. Üzüldü. Ertesi gün ne Püsküllü ne de yavruları yuvadaydı. Meraklanmasına gerek kalmadan Püsküllü geldi. Mamasını verdi. Sevdi. Konuştu. Fazla oyalanmadan gitti. Ertesi sabah bahçedeki kedilere mama verirken Püsküllü ve üç yavrusunu yakın zamanda kısırlaştırılan bir başka kedinin yavrularını büyüttüğü depoda gördü. Bir kaç gün sonra yavrulardan birinin parçalanmış vücuduyla karşılaştı. Üzüldü. En hareketli yavrusuydu. İri gözleri vardı. Sarı benekleri olan güzel bir beyaz kediydi. Artık siyah beyaz renklerin karışımından oluşan ikiz yavruyu andıran kediler kalmıştı. Bir süre sonra iki yavrusunu site içerisinde başka yere taşıdı. Acıktığında geleceği yeri biliyordu. Eninde sonunda yavrularını da alıp tekrar gelecekti. Böyle düşünüyor ve bekliyordu. Öyle de oldu. İki ay ne çabuk geçmişti. Anne sütü yanında yavrulara destek olması için mama vermeye başladı. İki yavru birbirleriyle oynarken Püsküllü saklandığı yerden onları izliyordu. Bir sabah kedilere mama verirken yavrulardan birinin cansız bedeniyle karşılaştı. Püsküllü yavrusu Midilli ile baş başa kalmıştı. Yavru, annesi yanında olmasa da hayatını devam ettirecek görünüyordu. Püsküllü yavrusuyla pek ilgilenmiyordu artık. Karşı bahçede koşuşturmaya başlamıştı. Erkek kediler etrafında dolandığı için her an tekrar hamile kalabilirdi. Veterinere götürdü. Çocuk sahibi olamayacaktı artık. Midilli kendinden büyük kedilere kafa tutuyor, mamanın bulunduğu kabı onlara bırakmıyordu. Büyüklerse onun hareketlerini küçük olmasına verip ses etmiyor ve kaptan ayrılmasını bekliyorlardı. Kendine oyun arkadaşı bulmuştu. Onun da adı Beyaz'dı. Birlikte güzel zaman geçiriyorlardı. Beyaz'ın evine gidiyordu bazen. Mama kabında güzel mamalar oluyordu. Beyaz onlardan yemesine ses etmiyordu ama evde kalmasını da istemiyordu. Oynaşıyorlar Beyaz sıkılınca ayrılıyorlardı. Hayat her canlıya eşit davranmıyordu. Etrafında bulunan kedilere elinden gelen yardımı yapıyordu. Karşılıklı birbirlerine sevgi veriyorlardı. Bu kadar bağlanmak iyi değildi. Evinin önündeki dar bir yolda gözünün önünde bir kedinin üstünden hızla bir araba geçti. Son anlarını görmek üzücüydü. Püskül' lünün abisiydi. Ölüsünü kaldırdığı kaçıncı kedi olmuştu bu? O gün olayın etkisinden kendini kurtaramadı. Mama verdiği tüm kedilerle arasında bir bağ vardı. Taşınacağı yeni evinde mama verme dışında kedilerle bir iletişim kurmak istemiyordu. Küçüğünden büyüğüne hepsi tatlı ve sevgi doluydu ama yakınlaştıktan sonra vazgeçmesi zordu. Geriye belleğinde yer eden ve unutamayacağı anılar kalacaktı. Minnoş' u her zaman hatırlayacaktı. Ne yaptığını düşünmeden edemeyecekti. Ara ara yolunu bu taraflara düşürüp kontrol maksadıyla mama verecekti. Hepsinin yeri ayrıydı. Midilli' yi nasıl unuturdu. Ya ayağının dibinden ayrılmayan isimsiz kedileri. O duygu vücudunun her tarafına yayılmaya başladı. Beyaz' ı ve eşyalarını alarak üzüntüsüyle birlikte bundan sonra oturacağı evine doğru yola çıktı.