29 Kasım 2014 Cumartesi

"BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ" OYUNUNA DAİR


BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ


Oyunda yoksul,kimsesiz,sıradan bir memurun öyküsü anlatılıyor.
Kafasında aşık olduğu kızla ilgili bir dünya kuruyor ve o dünyanın içerisinde yazdığı hikayelere göre yaşıyor.Aşık olduğu kızın soylu bir gence aşık olması hikayenin yönünü değiştiriyor.Çünkü o artık İspanya Kralı’dır!


Memurun gerçek hayattan kopup adım adım deliliğe doğru gidişini içim acıyarak izledim.Günümüze göndermeler güzeldi.


Kenter Tiyatrosu tıklım tıklımdı.
Hele hele oyun sonunda izleyicinin ayakta alkışı ve bu alkışlarla Genco Erkal'ı defalarca sahneye çağırması muhteşemdi.O coşkuya o kadar kapılmışım ki bu esnada bir fotoğraf çekmeyi daha önceden düşündüğüm halde aklıma bile gelmedi.
Her tiyatro ve oyun için hayâl ettiğim şeyi birebir yaşamak hoştu.
Bu keyif ancak yaşanır,anlatılmaz...

Emeği geçenleri kutluyorum.Alkışı bol olmaya devam etsin emi.



BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ


DOSTLAR TİYATROSU

Süre :
Tek Perde/90 dakika

Yazan:
Nikolay Gogol

Türkçesi:
Coşkun Tunçtan

Uyarlayan-Yöneten-Oynayan:
Genco Erkal

Müzik:
Mete Sakpınar

Sahne tasarımı:
Duygu Sağıroğlu

Giysi:
Özlem Kaya

Fotoğraf:
Vedat Açıkalın


ADRES :

DOSTLAR TİYATROSU

Ali Paşa Hanı
Kıbleçeşme Cad. No: 3,
Ticaret Üniversitesi Karşısı Küçükpazar EMİNÖNÜ/İstanbul

Mail adresi :
bilgi@dostlartiyatrosu.com

Tiyatro Genel Müdürü
Ahmet Kaya
Telefon :

Dostlar Tiyatrosunun internet adresi 
http://www.dostlartiyatrosu.com/

KENTER TİYATROSU

Halaskargazi Caddesi No: 9
Harbiye/İSTANBUL

Telefon :

Faks :

Mail :
kentertiyatrosu@gmail.com

Kenter Tiyatrosunun internet adresi
http://www.kentertiyatrosu.org/


NOT1 :
Fotoğraflar Dostlar Tiyatrosunun yukarıdaki internet adresinden alıntılanmıştır.

NOT 2:
Oyun hakkında yazdıklarım eleştiri değildir.Sadece o an bana hissettirdikleridir.Bu konuda tiyatro eleştirmenlerini okumakdan çekinmeyelim.Eleştiri daha güzele ulaşabilmek için farklı bir yoldur.
Eleştiriyi yürek kaldırmalıdır.
Görünmeyeni görünür yapar.Eğer siz de bunu istiyorsanız problem yoktur.

27 Kasım 2014 Perşembe

BÜLBÜL YUVASI 7 (ÖYKÜ)


ZAMANI GERİYE ALABİLSEK


Artık "Bülbül Yuvası" nın bulunduğu sarı binanın yüksek fiyattan satışı istenmiyor.Ustadan
"Ben alacağım."
diye de haber gelmiyor.
Artık hem sarı binanın ikinci katında hem de "Bülbül Yuvası" nda oturuyor.
Kimseye eyvallahı yok.
Kimseden laf işitmiyor.
Gerçi söylediği laflarla bizi boğan büyük halamın eşi,sarı binada oturmaya başlayan kardeşi ve onun eşi ortanca halama da bize olduğu gibi olmasa da son günlerinde sözleriyle rahatsızlık vermeye başlamıştı ama ailemin yaşadığı cinsten değildi.Neyse?
Hatırlıyorumda "Bülbül Yuvası" ndan ikinci kata indiğimizde küçük halam;
"Bunu da nerden çıkardınız.
Oturaydınız oturduğunuz yerde.
Ölüm hak miras helal."
demişti.Tabii babamın yüzüne kimse bir şey demiyordu.Söylenenler iyi gelin ve çocukları yanında söyleniyordu.

Bazen düşünüyorum da çevremizde baba ya da aile olmayı hak etmeyen ne kadar çok  insan var.Eşine ve çocuklarına insan gibi davranmayan başkasına nasıl davranabilir ki?Ölüm bilemediğimiz bir zamanda biraz ilerimizde ama yaşadıklarımız ve yaşattıklarımız az bir gerimizde.Yaşanılan güzel ve kötü anıların canlılığı kişilerin ölmesi veya yaşaması ile alakalı değil,
yaşatılanlarla alakalı.
Anıların güzelliği,o güzelliği yaşayan/yaşadığın insanlarda saklıdır.Kötülüğü de...

"Ölünün arkasından konuşulmaz,günah."
denir,katılmıyorum.Nasıl iyiyi konuşabiliyorsak kötüyü de konuşabilmeliyiz.Yaşarken insanların yaptıkları günah değil de arkasından konuşulursa mı günah?
Ben konuşuyorum...
Tüm günahlar benim olsun.
Olanlara seyirci olanlar da
"ölünün arkasından konuşulmaz"
desin dursun.Affetmiyorum.

Ortanca halam olanağı olsa sarı binada oturmazdı diye düşünüyorum.
Hatta kocasının ailesinden kalan senelerce oturduğu miraslı evin satılmasından sonra 2-3 sene istediği yerde kirada oturdu.
Her sene kirayla uğraşmak yerine sarı binaya taşınmak zorunda kaldı.
Taşınmadan önce evde tadilata girişildi.
Duvarlar yıkıldı,kullanılan bazı bölümlerin yerleri değişti.Bunlar yapılırken kendi harcamaları yanında sarı binanın diğer katlarından alınan kiralar da harcandı.
Kimse bir laf söylemedi.
Bu olanları gördüğümde içimin acımasına neden olan ise biz orada otururken babam,sarı binayla ilgili yapılacak bir şey olduğunda alınan kiralara dokunmayıp kuruşu kuruşuna herkesin payına düşeni verdiği halde büyük halamın habersiz gelip kiracılardan kaç liraya oturduğunu öğrenmeye çalışması olmuştur.Acaba babamın kiralardan para tırtıkladığını mı düşünüyorlardı?

Dün ile bugün birbirini nasıl da inkar ediyor.Acımasız olan dün sana ne oldu?Acımasızlığın kişilere göre mi değişiyor?Sarı binayla ilgili harcamaları,
"Diğer evlerin kiralarından düşsene"
dediğimizde babam konuşmamızı dinlemeksizin
"Burada oturan biziz.Tabii ki bir problem çıktığında bu masrafı karşılayacak olan biz olacağız.O paraya asla dokunmam."
derdi.Dediğini de yapardı.

Şimdi oturup düşününce çoğu yapılanların  mal sahibi olmayan eniştelere mal edilmesini saçma buluyorum.Küçük halamın eşini bunların dışında tutmak istiyorum.
Entellektüel,hayata farklı bakan bir insan.Halama ait hiç bir malla ilgilenmedi.Hâlâ da öyle olduğunu düşünüyorum.Bazı olaylarda 
küçük halamın bir lafı her şeyi halledecekken o sadece seyretmeyi tercih etmiştir.Ya da söyleyeceklerini bizden yana kullanmamıştır.
Bize yaptığı en güzel iyilik ise hissemizi satın alması olmuştur.

Sarı binadan çıkmak özgürlüğümüze kavuşmak olmuştur.Kendi kanatlarında uçmak.Bir dağın tepesine çıkıp havayı içine özgürce çekmek...

Hatırlıyorumda bir sabah büyük halamla kocası sarı binaya gelmişlerdi.Kapıyı ben açmıştım.
Gündüz,babam evde olduğuna göre günlerden pazar olmalı.İkinci katın salon kadar büyüklüğünde ki kullanışlı olmayan giriş kısmına yemek masasını koyup,
yemek yenilen yer olarak kullandığımız yerde buyur etmiştik.Artık belirgin bir şekilde iki aile arasında bir soğukluk vardı.Halamın kocası her zaman ki şeyleri söylemeye koyuldu.Babam da her zaman olduğu gibi alttan almaya başladı.Aynı şekilde karşılık verildiğinde kavga çıkmaması olası değildi.
En sonunda sessiz duran annem babama dönerek,
"Ne alttan alıyorsun ya,
konuşsana.Annenin evinde oturuyorsun,onun annesinin evinde oturmuyorsun ya."
deyip karşı tarafa dönüp söyleyeceklerini söyledi ve 
"Çıkmıyorum.Elinizden geleni ardınıza koymayın."
diyerek konuşmayı sonlandırdı.
Bu konuşmanın ardından büyük halam ve kocası gitmek zorunda kaldılar.
Konuşacak bir şey kalmamıştı.
Bu bir kırılma noktasıydı.
Sessiz,her şeye iyi yanından bakan annemi ilk defa böyle görmüştüm.
Atalarımızın söylediği hiç bir sözün yabana atılmayacağını bu olay nasıl da gösteriyor.Yılların sessiz Atiye Hanımı böyle mi olacaktı?
O günden sonra annem,büyük halam ve kocasıyla bir daha bir araya gelmemeye çalıştı ve konuşmadı.Kırılmıştı.Kocasına yaşatılanı ise asla affetmedi.

Hayat bana iki şeyin geri alınamayacağını öğretti;
Biri zamanı diğeri söylenen sözleri.
Ağzımızdan çıkacak lafı önce düşünüp sonra söylememiz gerekir.
Kulak duymaya bir görsün...

NOT :
Öyküme konu olan resim "DOKUNMAK" serisinden yağlıboya çalışmamdır.

25 Kasım 2014 Salı

CONTEMPORARY İSTANBUL 2014/4


CONTEMPORARY İSTANBUL

13 Kasımda başlayıp 16 Kasımda biten sanat fuarı için haftasonumu ayırmıştım.Hem cumartesi hem de pazar günü için ayrı ayrı giriş ücreti ödedim.Bence daha uzun bir zamana yayılmalı ve bir çok kez girebilmeyi sağlayan biletler söz konusu olmalı diye düşünüyorum.Oldukca kalabalık olan bu yorucu ama bir o kadar da mutlu olmamı sağlayan sanat fuarındaki çalışmalardan...



                     Youngwoo Kim

                        Hyeongtae Moon

                        Peter Demetz

                          Peter Demetz

                         Juan Ripolles

                           Luigi Benzoni

                      Shin Kwang Ho

                   Erdoğan Zümrütoğlu

                    Burhan Kum

                     Jong-Hoon Sun




                  Rabecca Rause

                   Minyoung Park

              Alireza Varzandeh

                   Red Carnation

                Hale G. Oppenheimer

                  Boris Kazakov






                    Jordi Diez







Gün "Kısasa Kısas" isimli oyun izlenerek bitirildi.

KISASA KISAS


TİYATRO PERA

Oyunda siyasal iktidarın el değiştirmesiyle toplumsal düzende hızlı, sert ve baskıcı dönüşümler yaşanır ve toplum ahlakı yeniden düzenlenir. Yasaların yeniden yorumlanması, doğal ve insani olan tüm istekleri ölümcül birer suça dönüştürür. Toplum, ahlak, siyasal erk ve yasalar üçgeninde otoriter bir rejimle yeniden dizayn edilir. Komedi ve trajedinin iç içe geçtiği oyunda adalet, suç, merhamet, ahlak gibi kavramlar çevresinde, “Yasalar insan için mi devlet için mi vardır?” olgusu sorgulanır (Oyun kitapçığından alıntılanmıştır).

Oyun hakkındaki düşüncelerimi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.


NOT :
Fotoğraflar bana aittir.

24 Kasım 2014 Pazartesi

CONTEMPORARY İSTANBUL 2014/3


CONTEMPORARY İSTANBUL

"Bu yıl,9. Yılımızı kutlarken,uluslararası sanat ortamında keşfedilmeyi bekleyen birçok yeniliğin öncüsü olmanın gururunu yaşıyor,gençlik yıllarını artık geride bırakmakta olan CI'ın dünyanın önemli kültürel etkinliklerinden birisi olarak sağlam bir yer edinmesini mutlulukla izliyoruz."
diyor Ali GÜRELİ (Yönetim Kurulu Başkanı).

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Vefakâr,cefakâr öğretmenlerimiz,
gününüz isteklerinizin gerçekleştiği günün müjdecisi olsun dileklerimle kutlu olsun...

                Massimo Giannoni

                   Massimo Giannoni

              Diego Cerero Molina

                   Paolo Troilo

                    Benetta

                        Thitz

                Hossein Edalatkhah

                   Maryam Salahi

                  Benjamin Moravec

                       Ergin İnan

                Pınar Du Pre

                 Emre Yenison

               Mehmet Çevik

                  İbrahim Örs

                    Ezgi Cömert

                 Sait Zaimkeleş

                   Mahmut Aydın

                  Aras Seddigh

             Robert Mapplethorge

                      Corda Mauro

                Federico Severino

                   Curia

                     Donadini






NOT1 :
Fotoğraflar bana aittir.

NOT2 :
Giriş için satın alınan biletle çoklu giriş sağlanmalı diye düşünüyorum.

NOT3 :
Yukarıdaki yazı aşağıddaki contemporary istanbul kitapçığından alıntılanmıştır.