14 Temmuz 2024 Pazar

​ASKERLİK MUHABBETİ (ÖYKÜ 37)

ASKERLİK MUHABBETİ 


Askerlik muhabbetinden hiç hoşlanmazdı. 

Anlatanı dinliyormuş gibi yapar başka şeyler düşünürdü. 

Kim olursa olsun her günü aynı geçen sürenin muhakkak anlatılacak bir şeyini bulur ve ballandıra ballandıra anlatmaya koyulurdu. 


Kendisinin askerlik anıları gözünün önünden geçti. 

Birbirine benzeyen günlerin toplamıydı. 

Monotondu. 

Hatta bazen sıkıntıdan ortadan ikiye ayrılacağını zannederdi. 

Dinlenmek için gidilen gazino denilen yerde kalabalığın içinde kendisi ile baş başa kalacağı pencere kenarında bir yer bulmuştu. 

Bir süre sonra ne kalabalığın ne de kalabalıktan çıkan uğultunun farkında olurdu. 

Pencereden görebildiği alanı seyrederken hayatını gözden geçirmeyi severdi. 

Kalabalık, adeta oturduğu yerin ona ait olduğunu kanıksamıştı. 

Kimse oraya oturmazdı. 

Pencerenin ayırdığı içerideki dünya ile dışarıdaki dünya ne kadar farklıydı. 

İçeride her askerin yaşadığı standart bir hayat vardı. 

Dinlenme anlarında herkes kendi dünyasını yaşıyordu. 

Çoğunun gözünde akmaya hazır gözyaşı vardı. 

Oysa pencerenin ardındaki dünyada aheste aheste kar yağıyordu. 

Düştüğü her yeri incitmeden, narin, sessiz bir şekilde kaplıyordu. 

Ağaçların yeşili beyaza bulanmıştı. 

Bir varmış bir yokmuş misaliydi. 

O hayat kendisini yoğurmak için sabırla bekliyordu. 

Kişi kendisine ilerleyeceği yolu belirlesede hayat kendi çizgisine çekiveriyordu. 

Kişi ne kadar istediği gibi yaşadığını düşünsede her daim hayat istediği gibi yaşatıyordu. 

Elde olmadan savruluşlar, üzüntüler, kendi başına halledilemeyenlerle beraber hayatın ortasında varolmaya çalışmalar... 


Daha sonraki yıllarda geçmiş yıllarına nazaran kendini biraz daha tanımıştı ve zorlukların üstesinden nasıl geleceğini öğrenmişti. 

Hayat, kişiye elinde olmadan yaşattıklarıyla kendini tanımasına  olanak sağlıyordu. 


Off gazinoda ne kadar çok insan vardı. 

Bunların bir çoğu ile yan yana olmak ve aynı havayı solumak onu bunaltıyordu. 

Burada sabretmeyi öğrendi. 

Bir arada olamayacağı insanlarla beraber bir şeyler yapabilmeyi öğrendi. 

En güzeli ise bir insana tahammülünün sınırını keşfetti. 


Üniversiteden mezun olduğu sene iş aramaya başlamıştı. 

Başvurduğu yerler hep askerliğini yapmış eleman istiyordu. 

Oysa bu yerler askerliğini yaptıktan sonraki başvurularda da iş tecrübesi aramaya başlamışlardı. 

Okuldan yeni mezun olan bir insanın iş tecrübesi nasıl olabilirdi ki?

İş arama süresi boyunca hayat ona yeni şeyler öğretti. 

İnsanların sadece kendilerini düşündüğünü karşısındakini ise düşünüyormuş gibi yaptığını gördü. 

İnsanlar bencildi.


Kişi için yaşam bugündü. Çevresinde bulunan herkes için de aynı şey söz konusuydu.

Bugün yanında olmayan kişilerin, yarınından da beklentisi olmaması lazımdı. 

Yaşadığı hayat böyle olmadığını gösterdi. 

Hiç bir şeyde elini tutmamış insanlar kendi çıkarları söz konusu olduğunda kendisine el verilmesini bekliyorlardı. 

İnsanlar ne kadar yüzsüzdü. 


Gerçek ne, farkındaydı ama kendince onu yumuşatarak görmemezlikten geliyordu. 

Her seferinde o gerçek denilen şey suratında patlıyordu. 


Burda da güldü ama kahkahalarını kendine sakladı. 

Ne çok gülünecek şey vardı. 

Çok şükür ceza almadan askerliğin sonuna gelmişti. 


“ GÜLMEK 

ben hep güldüm 

siz de gülün. 

kahkahalarım ortalığı çınlatırdı. 

bilin ki gülmek güzelliktir. 

siz de gülün, 

güzellik nedir görün.  

(1987-M.YUMRU)” 


Askerlik görevini yerine getirmek üzere girdiği kapıdan, görevini tamamlamış biri olarak yaşamın kucağına doğru yürüyerek çıkıyordu. 

Kalabalıktan ayrıldı. 

Bir an önce buralardan gitmek istiyordu. 


Otobüs hareket etti. 

Yanında kendisi gibi terhis olmuş tanımadığı birisi oturuyordu. 

Bir süre sonra yanındaki oflayıp puflamaya başlamıştı. 

Hiç şansı yoktu. 

Bitmiş bir şeyi dinlemek istemiyordu. 

Sadece dışarıyı seyrediyordu. 

Gelirken ki duygu ile giderken ki duygu nasıl da farklıydı. 

Hayatla mücadele şimdi başlıyordu. 


Özgürlük… 

İliklerine kadar hissediyordu. 

Otobüse eşlik eden kuşlara el salladı. 


NOT: 

Başlıktaki resim bir yağlı boya çalışmamdır. 


BALIKESİR 

sen ve ben, 

kolkola ne günler yaşadık; 

iyi veya kötü. 

artık belleklerde yaşayacak bu şehir, 

bu arkadaşlıklar, her noktasına kadar her şey.

ah ahh! İşte hayatımın bir parçasını 

daha noktalıyorum, 

senle başlayıp yine senle biten parçasını BALIKESİR. 

(1988-M. YUMRU) 


Hiç yorum yok: