1 Eylül 2016 Perşembe

HERKES EKTİĞİNİ BİÇER (ÖYKÜ 32)


BÜYÜK OLDUĞU İÇİN KİMSE SESİNİ ÇIKARMIYORDU


Babasının cenazesine yetişememişti.
Anca bir kaç gün sonra matem kokan eve ayak basabilmişti.Ölü evi annesi ve babasının mutlu yaşadığı bahçe içerisinde güzel bir evdi.
Bahçede ki ağaçları babası dikmişti.
Ne ağaçların büyümesine ne de evin değişimine tanıklık etmişti.Bu evde yaşam olarak hiç bir anısı yoktu.Ana babası kendisi için elinden geleni yapmıştı.İş hayatına atıldıktan sonra onun da kardeşlerine yardım edeceğini düşünmüşlerdi.
Maddi olarak katkısı şöyle dursun manevi olarak desteği bile olmamıştı.Para kazandığı halde aileye yük olmaya devam etmişti.
Kendinden sonra gelenlerin bir önemi yoktu.
Gençliğinde ailesine nasıl bir faydası olmadıysa ileri yaşlarında da olmadı.Bencildi.
Evin telefon numarasını bir şey isteyeceği zaman hatırlardı.
"Hoşgeldin"
"Hoşbulduk"
Üzüntünün her çeşidi bu evin içine sinmişti.
Zaman zaman gözyaşının buruk,acımsı ve ciğeri yakan kokusu evin her tarafını sarıyordu.
Babasının öldüğü odaya girdi.
Etrafa göz gezdirdi.Elbise dolabını açtı.
Babası tabiri caizse kirli çıkındı.
Kıyafetlerinin ceplerinde ufak da olsa muhakkak para olurdu.Babası yaşarken kirliye attığı kıyafetleri için annesine her zaman
"Avrat ceplerine bakmayı unutma"
derdi.Cep kurcalama alışkanlığı olmayan annesi kimi zaman kıyafetlerle birlikte paraları yıkamış olurdu.Tüm kıyafetlerin ceplerini kurcalamaya başladı.Çıkan paraları cebine atıyordu.
Yıllardır her şeyi acısıyla mutluluğuyla beraber yaşayan annesinin ölen kocasının ceplerini karıştırmak aklının ucuna bile gelmemişti.
Tüm kıyafetlerin ceplerinden çıkan paraları diğer aile fertlerinin önünde cebine attıktan sonra babasının parmağından çıkan yüzüğü de kimseye sormadan kendi parmağına taktı.
Büyük olduğu için kimse sesini çıkarmadı.
Ertesi gün veraset işlemleriyle uğraşıldı.
İzinli olduğu sürece bu işlemler tamamlanmalıydı.
Nüfus müdürlüğü,mahkeme derken gerekli evraklar alındığı gün tüm aile bankanın yolunu tuttu.Babası emekli aylığını bankaya gider gişeden alırdı.Kart çıkartmak istememişti.
Dolayısıyla hastanede yattığı sürece emekli aylığını alamamıştı.Biriken aylığı almak için belgelerle birlikte tüm aile bankaya gelmişti.
Memurdan parayı aldı ve cebine attı.
Büyük olduğu için kimse sesini çıkarmadı.
Oysa o parayı annesine vermeliydi.
Annesi de bir şey demedi.
Eve geldiklerinde babasıyla ilgili anılar odanın içerisinde uçuştu.Kimi zaman kahkahalar eşlik etti kimi zaman ise bir hüzün çöktü.
Kaldığı süre boyunca şu gün bu gün adı altında yapılan masraflara katkıda bulunmadı.
Cebine attığı babasının parasından bile harcama yapmadı.Ailesi sırtını dayıyacağı yerdi,para harcayacağı yer değildi.Gençliğinden beri para harcadığı insanlar hep başkaları olmuştu.
Şimdi hayatında onlardan eser yoktu ama ailesi ise yanındaydı.Evin büyüğüydü.
Babadan sonra onun yerini alacak kişiydi.
Ama öyle olmadı.
Sadece kendi hayatını düşündü.
Büyüktü.Hep büyük olarak kalacağını sandı.
Günler günleri,aylar ayları,yıllar yılları kovaladı.
Aile bireylerinin hepsi büyüdü.
Ama o kendini hala büyük sanıyordu.
Oysa herkes büyümüştü.
Artık hepsinin söyleyecek bir sözü vardı.
Geçmişte ki gibi susmak yerine gerektiğinde konuşuyorlardı.Bu hoşuna gitmiyordu.
Hele geçmişte ki yaptıklarından bahsedilsin istemiyordu.Ama yaşanmıştı.
Yaşanılan nasıl yok sayılırdı?
Ailesi yüzüne karşı söylediği laf gibi gerektiğinde desteğini esirgemiyordu.
Hayat ise yaptıklarını daha iyi anlasın diye ona güzel bir ders veriyordu.
Gençliğinden beri söylediği
"Sikilmedik bir kulağımın arkası kaldı"
sözü artık geçerli değildi.
Orayı siken ise kendinden bir parçaydı.
Hayat ona geçmişte ailesine yaptıklarının benzerini yaşatıyordu.


NOT :
Öyküme konu olan resim iki tane portre suluboya çalışmamdır

Hiç yorum yok: