24 Temmuz 2014 Perşembe

İKİ YABANCI (ÖYKÜ 25)


İKİ YABANCI 


"Kızım onunla yapamazsın.İkiniz ayrı dünyaların insanlarısınız.Vermem."
Fahri Beyin kızına söylediği son söz buydu.Daha sonraları babasının karşısında konuşmaya çekinen Necmiye hanım,babasının masasına bir mektup bıraktı;
"Kaderime razıyım."
O mektuptan sonra Fahri Bey sessiz bir şekilde her şeyi kabul etti ama yaşadığı sürece de bir eli kızının üstünde oldu.

El bebek gül bebek,dadılarla,lalalarla büyütülen,kolejde okuyan hanım hanımcık Necmiye hanım,
serseri,geveze,cıvık,bir baltaya sap olmamış Ahmet efendiyle evlenip hayatında yaşamadığı,görmediği şeyleri yaşayacaktı.

İlk başlarda İstanbul sosyetesinin tanınan şahıslarından olan ablaları görüşmek istemedi.Hele Bedia hanım Adana defterini tamamen kapatmıştı.Hatta İstanbul'a gelen kızkardeşinin yakınında olan birileri cemiyet ortamında tanışıklık vermeye kalksa Adana'da tanıdığı kimsenin olmadığını söyleyip konuyu kapatıyordu.
O kişiyle de bir daha görüşmüyordu.
Gerçi böyle yapması sadece bu konudan dolayı değildi.
Daha sonraları Sahire hanım gelmeye başladı.Otoriter,şık,güzel bir kadındı.Adana'da kendi yaşadıkları hayatın dışında bir hayatla karşılaşıyordu.Dolayısiyle kalışlar kısa süreli oluyordu.

Necmiye hanımın babası geldiğinde ise Ahmet efendi yapmadığını bırakmıyordu.Bu onu çok üzüyordu.
Utancından yerin dibine giriyordu.
Ahmet efendi patavatsızdı.
Nerde ne konuşacağını,ne yapacağını bilmezdi.Başka zaman karısını dinleyen Ahmet efendi,karısına babasının yanında etmediğini bırakmıyordu.Fahri Bey'de bundan nasibini alıyordu.Oysa Fahri Bey sayesinde ayakta duruyorlardı.
Fazla kalmazdı.
"baba,beni de götür."
dese kızını bir saniye buralarda bırakmazdı.Necmiye hanım evliliğinin hata olduğunu kabul etse bile geriye dönmeyecek yapıda bir insandı.Ölüsü bu evden çıkacaktı.

Şu an oturdukları sarı binayı kadın başına yaptırmıştı.Kocası bir ucundan tutayım demediği gibi kendisiyle de konuşmuyordu.
Ahmet efendi,sarı binanın parasını karısından istemiş bir şeyler yapacağını söylemişti.Ama karısı vermemişti.Bu küsmeler,inşaatla ilgilenmemeler ondandı.Evlendiği günden beri uyduruk,karanlık,bodrum katlarda oturan Necmiye Hanım,parayı verdiğinde kocasının hiç bir şey yapmayacağını biliyordu.Para çar çur olacaktı.
O nedenle oralı olmadı.
"Hiç değilse birinde oturur,diğerlerini de kiraya veririm"
diye düşünüyordu.

Sarı binayı yapan ustalar,Necmiye hanımı dinlemiyorlardı.Bildiklerini okuyorlardı.Bir erkek baş olsa daha farklı olurdu.
Bu bina iki ev parası yiyerek en sonunda bitti.İkinci kata yerleştiler.

Bu ev,Necmiye hanımın hiç bir zaman alışamadığı,alışamıyacağı bağırtılara şahit oldu.Yer yarılsa yerin dibine girebilirdi.
Her zaman odasına sığındı.
Sığınağıydı.
Zamanla odasından çıkmaz oldu.
Yatağında hep uyku halindeydi.
Ender olarak evden çıkardı.
Köylü Fatma,Zeynep hanım sık sık gelirlerdi.Severlerdi Necmiye hanımı.O da onları severdi.Ailenin bir ferdi gibi eve girip çıkarlardı.
Bu anlar odasından çıktığı anlardı.

Yakışıklılık,güzellik her şeye yetmiyordu.İnsanın aklını başından alıyordu ama  beraberinde de hayatı zehir edebiliyordu.İçilen zehirin güzelliğinden bahsedilebilir mi?Hayatı söndüren şey ne olursa olsun güzel olabilir mi?
Aynı şeye bakan farklı iki göz,o aynılığı göremiyorsa birbirlerine baktıklarında ne görürler?
İçinde yeşeren sevgi çiçekleri çoğalmıyor her geçen gün soluyorsa hayat göz göre göre elinden kaçıyor demektir.

Necmiye hanım kaderciydi.
"Kaderime razıyım."
her şeyi açıklıyan bir cümleydi.
Necmiye hanımın hayatının özeti;
Geldi.Yaşadı.Gitti.

NOT:
Öyküme konu olan resim bir yağlıboya çalışmamdır.

Hiç yorum yok: