23 Ekim 2012 Salı

HAYATIN NASIL GİDİYOR? (ÖYKÜ 10)

                         HAYATIN NASIL GİDİYOR?



                         Bitkindim.Parka doğru yürümeye başladım.Kafamı dinlemek ve yorgunluğumu biraz olsun azaltmak için bankın birine oturdum.Ohh ne hoştu.Biraz sonra bankın diğer ucuna telefonla konuşan bir hanımefendi oturdu.Hanımefendi,telefonda konuştuğu kişiye ''hayatın nasıl gidiyor?'' diye soruyordu.''Hayatın nasıl gidiyor?'' cümlesini duyduktan sonra konuşmayı bir süre daha dinledim.Karşısında ki insanı merak ediyor ve bu yönde bir şeyler soruyordu.Bana böyle bir soruyu kimse sormadı.Bu iyi miydi,kötü müydü?O an bunu düşünecek durumda değildim.Yorgundum.Hem bedenim hem de ruhum yorgundu.Bir şey düşünmek istemiyordum.Parkın alabildiğine uzanan yeşilliğine kendimi kaptırmış,kuş cıvıltılarını müzik niyetine dinliyordum.


                         Hanımefendiyi cep telefonuyla başbaşa bırakıp kalktım.Toprağın ve otların kokusu ne iyi gelmişti bana.Çıkışa doğru yavaş yavaş yürüdüm.Bir an önce eve gitmek istiyordum.Parkın önünde duran taksiye bindim.Şoför telefonla konuşuyordu.'''Beni ne kadar seviyorsun?''...'''Yok ya!''...''Hahahaha''...''Ne kadar çok''...Aynı şeyleri defalarca tekrar ediyordu.Şu an hiç bir şekilde tartışma istemediğimden şoförün telefonla konuşmasına ses çıkarmadım.Bana inat,konuşma uzadıkça uzuyordu.''İleri demokrasi'' lerde böyle mi oluyor diye içimden geçirdim.Gülemiyecek derecede bitkin olan ben,dudaklarıma bir tebessümün yerleştiğini hissediyordum.Bitmeyecek sandığım yol nihayet bitti.Parayı alırken bile hala konuşuyordu.İçimden ''git kör şeytan!'' dedim.Laf söylememeye kararlıyım.


                        Kapıyı açıp asansöre binmem ve eve girmem kaç dakikamı aldı hiç hatırlamıyorum ama yatak odasına girip kendimi öylece yatağın üstüne bırakışımı çok iyi hatırlıyorum.Aradan ne kadar zaman geçti,bilmiyorum,uzandığım yerden usulca kalktım.Müzik setine sevdiğim sanatçı Kerem Görsev'in ''Therapy'' CD sini yerleştirip play düğmesine bastım.Bu sefer de üçlü koltuğun üzerine kendimi bırakıverdim.Hopörlörden yayılan müzik odanın içine doluşmaya başladı.Her dolaştığı yeri hareketlendiriyordu sanki.Bu albüm için,klasik müzik tadında caz müziği eserlerinin toplandığı CD derim.Klasik müzik dinlediğinizi sandığınız bir anda bir müzik aleti sola çalar ki sizi cazın kucağına atar.Seneler öncesine gidiyorum.Farklı müzikle tanışmışım,ki o zamanlar caz müziği şimdi olduğu gibi o kadar da fazla tanınmıyordu.Kerem Görsev CD si dinliyorum,bir daha dinliyorum.Çocukca mutluluk,şimdi bile yüzüme tebessümün oturmasına neden oluyor.Daha sonra ki yıllarda kendisini bir festival nedeniyle gümüşlük'te dinleme fırsatım olmuştu.Açık havada rahat bir ortamda büyük minderlerin üzerine oturarak zevkle dinlemiştim.Yüzümde ki tebessüm büyüdükçe büyüyor.Nasıl olmasın?Sevdiğim müzik aldı beni aşkım Bodrum'a götürdü.

                      
                          Ara sokaklarda yürüyorum.Kaybolmak istiyorum.Ama bu tanıdığım sokaklarda kaybolamıyorum.Hadi Gari'nin olduğu sokağa oradan da gemilerin sıra sıra dizildiği sahil kısmına çıkıyorum.Kaleye doğru yürüyorum.Hemen girişte ki galeride muhakkak bir sergi vardır,onu geziyorum.Resimlerin tadı ruhumda dans ediyorken,gerisin geri dönüyorum.Deniz kokusunu içime çekerek sahil boyunca yürüyorum.Arada duruyor,gemilerin arasından denizin capcanlı rengini görmek istiyorum.Güneş ışınlarının deniz üzerinde ki dansını,gemilerin işveli,güzel bir kadın gibi salınmasını izliyorum...


                         Salonda uzandığım kanepenin üzerinden kalktım.Üzerimde ki herşeyi çıkartarak kendimi banyoya attım.Duşun altında ne kadar süre kaldım bilmiyorum.Sıcak su,iyi geldi.Kurulandım.Havluyu sardım belime.Salona girdiğimde artık müziğin çalmadığını farkettim.Müzik setinden Kerem Görsev'in CD'sini çıkartıp Müzeyyen Senar'ın ''saklı kayıtlar/1934-1996'' CD 'sini koydum.Müstear saz semaisi ile başlayıp ne ölümsüz eserler seslendiriyor Müzeyyen Senar.Buzdolabından soğuk bir efes çıkartıyorum.Bir yudum...Bunun keyfi nasıl anlatılır bilmem ki.Yaşanılası keyif.Sadece içerek değil,ortamı,keyfi,birarada olmayı,eğlenceyi...


                          Halikarnas Disco'ya giderken sol tarafta fasıl yapan güzel bir yer var.Geçmişte...Kaldığımız yerde ki hanımefendinin gittiği bir yer.Sevdiği bir yer...Siz de seversiniz diyor.Hani kahvaltı yaparken veya başka bir nedenle,kaldığınız yerde ki insanlarla tanışırsınız ya,işte öyle...Bir akşam,biz de geliyoruz,diyoruz.Tabii oraya gitmeden önce gideceğimiz yerler var.Gidiyoruz ve en son buraya geliyoruz.Yerimiz ayrılmış.Herşey harika.Türk sanat müziğini seven beni düşünebiliyor musunuz?İçten içe sesimin güzel olmamasına kızıyorum.Ama hafiften şarkılara eşlik ediyorum.Hani sesi güzel değilde güzelmiş gibi el-kol hareketleriyle söyleyenler var ya,ben de onlar gibi yapıyorum.Ahhh aldığım zevki anlatamam.Şu an şarkıcı kim?Hatırlamıyorum ama TRT sanatçısı olduğunu biliyorum.Yani öyle eften püften kişiden türk sanat müziği dinlemedik.


                          Ahhh bu ruh yorgunluğu nerelere alıp götürüyor beni.Kendime geldim sanki...''Hayatın nasıl gidiyor'' sorusu hala aklımda.Bana kimse sormadı.Sordu mu?Sorduda ben mi hatırlamıyorum.Hayatımı kimse merak etmedi.Beni iyi tanıyanlar dahi merak etmedi.Belki de biliyoruz diyerek sorma gereği duymadılar.Amannn bunu sorgulamak istemiyorum.Hem de şimdi...Yorgunum...Bitkinim...Öylece bir köşeye çekilip,miskin miskin oturup aynı sözleri tekrarlayarak kendimi daha fazla yoramam...


                         Kalkıp,giyiniyorum.Şöyle en güzelinden,en şahanesinden...Kapıdan çıkmadan önce boy aynasına bakıyorum.Şöyle güzel bir öpücük gönderiyorum kendime ve kapıdan çıkıyorum...

NOT :
Öyküme konu olan resim yağlıboya bir çalışmamdır.

2 yorum:

CEPAYNASI dedi ki...

mutlu bayramlar:)

Mahmutun güncesi dedi ki...

Size de mutlu bayramlar.