28 Ocak 2012 Cumartesi

ÜÇ GÜZEL İNSAN

        ÜÇ GÜZEL İNSAN


        Üç güzel insanın buluşma noktası,dünyanın sayılı şehirlerinden biri olan İstanbul...

        İstanbul'un güzelliği tektir,misafir ettiği insana özgürlüğünü verir,davetkardır,baştan çıkarır,ne istiyorsan düşünmeksizin hepsini önüne serer.Sen yeter ki ne istediğini bil...

        Hal böyle olunca bir an bile boş geçebilir mi?Ben de misafirlerimin--geldikleri cumartesi sabahından başlamak üzere ertesi günün sabahına kadar--dolu dolu zaman geçirmesini istedim.Pazar günü de kısa bir uykudan sonra koşuşturmaca ve akşamı ise misafirlerimi yorgunlukla ama mutlulukla uğurlamak var.

        Cumartesi gündüz misafirlerimin isteklerini gerçekleştirme doğrultusunda akşam yapıldı.Asmalı mescit Otto Sofyalı'da içki molası vererek akşamımıza giriş yaptık.Ama ne giriş yaptık,mumlar eşliğinde.Çünkü elektrikler kesikti.İstanbul'un büyük kesiminde elektrik olmadığını gündüz proğramımızı gerçekleştirirken biliyor,görüyor ve kesintinin uzun süreceği haberlerini alıyorduk.Hatta gece için düşünülenlerin gerçekleşmeyeceğini konuşuyorduk biraz üzülerek.Gündüz azıcık yağan kar İstanbul'un bir çok bölgesinde elektiriğin kesilmesine neden oldu.İstanbul'a gelen elektirik bir yerden değil,birçok yerden kesildiği için metronun çalışması bile durmuştu.Yemek için Nevizade'ye doğru kısa bir yürüyüş yaptık.Orada da keyifle sohbet ederek içkilerimize devam ettik.Tabii gece bir yere gitmeyebiliriz düşüncesi olduğundan içki biraz fazla kaçtı.Fazla kaçan içkiyle beraber--elektrik varsın olmasındı--hadin eğlenceye devam ediyoruz dedim(herhalde bir jeneratör vardır diye düşünmüştüm).

         Soluğu Olimpia Elevent Hall'in önünde  aldık.70'li yılların konsepti eşliğinde gece yarısı ''Nil Burak'' eşlik edecekti.İçeriye girer girmez yiğenimle eğlenmeye başladık.Hem içki hem eğlence,vur patlasın çal oynasın.Yiğenim de iyi içiyormuş ha...Yanda ki yiğenime sarkıyor sanki.Daha olmadı fotoğrafını çektirdi.Bişiler fısıldıyordu.O gözler nasıldı?Yer gibi mi bakıyordu yoksa?Hahahaha...Ablam da dayı ile yiğenin eğlencesine uzaktan eşlik etti sanki.Onun da hoşuna gidiyor gibiydi.Kaşla göz arasında yiğenim annesini dansa bile kaldırdı.Ne hoş bir manzaraydı.

         Nil Burak da canlı canlı ne söylüyor ama.İnsanları coşturdukça coşturuyor.Bir ara Selçuk Ural ve Atilla Atasoy'da şarkılarıyla eşlik etti.Ne varsa eskilerde var.Şu an ki olanaklar olsaymış neler neler üretirlermiş.Ahh ne kalabalıktı ve o kalabalıkla beraber ne eğleniyorduk.Günün yorgunluğu yavaş yavaş bizi vurmaya başladığından,saat 02:00 civarlarında coşkuyla süren eğlenceyi terkettik.

         İstiklal,her zaman olduğu gibi kalabalık.İstanbul'un 24 saat capcanlı olan bölgesi.Biz de kendimizi kalabalığın içine bırakıp taksime kadar yürümek istedik.O da ne,ben sevinçle bağırdım gibi,yiğenim de bana eşlik ediyor sanki.Hahahaha...Yolumuzun üstünde Şampiyon kokoreç'e uğramışız.Kokoreçleri yiğenimle biz yemişiz de yanında içmek üzere istediğimiz ayranları neresi içmiş ablamdan öğrendik.Hahahaha...Ablamın kestane satan tablayı görüp canı çektiği için bir miktar alması ama bizim yüzümüzden doğru dürüst yiyememesi.Hahahaha...Sanki kokoreçleri biz yemedik gibi ablam kestaneleri ağzına götüremeden elinden bir ben bir yiğenim alıyoruz.Sabah kahvaltıda bir kestane anca yiyebildiğini sitem ederek söyledi.Tabii yiğenimle ben 'Hahahaha' modundayız...

          Sohbet edilerek uzun ve güzel bir kahvaltı yapıldı..Arkasından pazar günü için ne isteniyorsa onlar yapıldı.Akşamı ise güzel geçen iki günün ardından misafirlerimi havaalanına uğurladım.Hayatımızda güzel günlerin bolca olması temennileriyle,yakın zamanda yine buluşmak üzere sözler alınarak vedalaşıldı.

           İstanbul, bu üç güzel insanı çok seviyor.Adeta ''dayıyı esir aldım,siz de nasıl olsa onu görmek için geleceksiniz ve her gelişinizde benim farklı bir yüzümü göreceksiniz.Benden vazgeçmek zordur,tiryakilik yaratırım insanda'' diyor...

           Senden vazgeçen kim,İSTANBUL?



YAŞAM YAŞAMAKTIR
                     ZAMAN İÇİNDE

yaşam bitmez,sürer gider aynı hızla
sen olmasanda sürecek,ben olmasamda.
şarkı dinliyorum.
şarkının içinde düş kuruyorum,
geçmişe giderek fotoğrafları bir bir önüme açıyorum,
hepsinin ayrı bir anısı var.
hatırlıyorum;kimi zaman gülüyorum
kimi zaman bir hüzün kaplıyor içimi.
düşünüyorum o zamanı,
düşünüyorum o günleri
zaman gelecek,o zamanda
bugünleri gözler önüne sereceğim.
kimbilir,neler neler düşüneceğim.

zaman yaşama zamanıdır.
                     (M.Yumru)



ARMAĞANLARIN EN GÜZELİ

kutu gibi bir ağız
kutu gibi ağzın üstüne bir burun
minnacık bir burun
üstüne bir çift iri göz
iri gözün üstüne bir çift kaş
tepesinde bir tutam saç
ve bir çocuk
küçücük,minnacık yeniyıl armağanı.
                    (31/12/1987-M.Yumru)


SEVİNÇ

ben ağlıyorum/sevinçten
ya sen,sen niye ağlıyorsun?
geldiğin için mutluluktan
sevinç gözyaşları mı döküyorsun?
ne güzel...
                    (31/12/1987-M.Yumru)

EREN
      yiğenime...

her çocuk görüşümde
gözlerimde sen
ve kimbilir ne şaşıracağım
seni gördüğümde.
yaramaz afacan,
sevimli afacan.
        (22/12/1989-M.Yumru)


Hiç yorum yok: