17 Kasım 2014 Pazartesi

BÜLBÜL YUVASI 6 (ÖYKÜ)


ÖLÜM HAK MİRAS HELAL


Babaannem ve dedem öldükten sonra tüm çocukları sarı binanın satılmasına karar verdi.Karar verdiler ama sarı binaya değerinin üstünde fiyat biçtiler.
Satılma kararı ailemde sevinç rüzgarlarının esmesine,yüksek bir fiyat istenmesi ise üzüntüye neden olmuştu.
İstenen parayı kimsenin vermeyeceğini sanırım tüm mirasçılar da bizim gibi tahmin ediyordu.Fakat eve bakmak için gelen-giden arasından muhakkak istenen parayı veren çıkardı.O zaman "Bülbül yuvası" nda ki sevinci görmeliydiniz.Ailenin daha önce aldığı arsanın üzerine temel atılmış devamı da hisselerine düşecek parayla yapılacaktı.
Ondan sonrası evimizde yaşamaya devam edecektik.
Bu düşüncenin mutluluğunu yaşamak bile güzeldi.

İş ciddiye binmeye başlayınca ustadan haber gelirdi,
"Evi ben satın alacağım."
diye.Evin içini bir üzüntü kaplardı.
Küçüklü büyüklü evin her elemanı böyle bir şeyin olmayacağını bilirdi.
Sanırım diğer mirasçılar da bunun farkındaydı.Nasıl alacak diye bir süre beklenirdi.Yaşam ise akmaya devam ederdi.

Yıllar geçer sarı bina tekrar üzerinde bir fiyatla satılığa çıkar ve muhakkak bir alıcı bulurdu.İş ciddileşmeye başladığında yine ustadan,
"Evi ben satın alacağım."
haberi gelirdi.Bu olay her seferinde kendini tekrar eder dururdu.
Dolayısiyle ailem laf duymaya devam ederdi.Oysa evin satılmasını engelleyen ailem değildi.Aksine bir an önce satılmasını isteyen taraftı.

O yıllar,nasıl da gaddardı.
Esasında yılların hiç bir suçu yoktu.
Gaddar olan insanın kendisiydi.
Kime ne kazandırdı hep merak etmişimdir.Şöyle geriye dönüp baktığımda unutulmayacak çok şey bırakmış.Bunların bir kısmının üstünü daha sonra yaşanılan güzel hayat örtmüş bir kısmını ise örtememiş.

Dedemin gözlerinin gözlük camından dışarı fırlıyacakmışcasına büyüdüğü ve ağzından tükürük saça saça kıpkırmızı bir suratla
"Hepinizi önüme katacağım.Sırayla ölümünüzü göreceğim."
diye bağırmasını küçücük çocuk olan benim unutmam mümkün mü?Sevdiğim insanların öleceğinden bahsediyordu.
O zaman hissettiğim kaybetmek korkusunu nasıl anlatsam ki?
Anlatabilir miyim?
Anlar mısınız?
Şu satırları yazarken bile yaşamak istemediğim o anı yaşıyorum.
Affetmiyorum.
"Haspinallah haspinallah"
diyen annemin durumunu düşünüyorum da...Onun işi hepten boktanmış.Böyle düşünen bir insanla aynı evin içinde yaşamak.Nasıl güvenebilirsin?
Halalarımın anlatılan bu duruma kayıtsız kalmaları durumun artık çekilemiyecek bir hale gelmesine kadar sürdü.Küçücük çocuk olan beni dedem gördüğü yerde bir kaşık suda boğacak durumdaydı.Aynı evin içinde bir araya gelmemeye çalışılıyorduk.Daha sonra zoraki de olsa sanırım büyük halam yanlarına almıştı.

Geçmişte yaşanmıyor ama yaşanılmamış gibi de hayat devam etmiyor.Her nedense hatırlansın ya da hatırlatılsın istenmiyor.Yaşanılanı yok edemezsiniz ki...

En küçük halamın istersek bize düşen hisseyi  alacağını söylemesi ve annem-babamın bunu kabul etmesi sarı binadan kurtulmamızı sağladı.Sarı binadan kurtulurken bile yaşanılanlar aile kavramını iyice sorgulamama neden olmuştu.Halam ilk önce anlaşılan paranın yarısını gönderdi.Kalanını da daha sonra gönderecekti.Önceden anlaşılan ustalarla ve hemen alınan malzemelerle evin kaba inşaatı ortaya çıktı.Kapı-pencere siparişleri,sonrası sıva ve ıvır-zıvır...Bir an önce bitsin ve eve geçelim istiyoruz.Bu arada laf bitti sanmayın.Her zaman laf söylemede baş köşede olanlar aynen devam etti.Evin yapılıp yapılmaması önemli değildi,para alındıysa sarı binayla artık ilişkimiz kalmamıştı ve evden çıkmalıydık.
Ev yapılana kadar ister çadır kuralım ister sokakta kalalım ne yaparsak yapalım yeter ki sarı binada olmayalım isteniyordu.Sürekli söylenen buydu.
Bacı-kardeş ne demekti?
Ölüm döşeğindeki insana
"Abi hakkını helal et."
demek kadar basit bir şey miydi?
Bir-iki ay bile susamadılar.Artık dayanılacak durum kalmadığında da inşaat halindeki binanın bir odasını herşeyiyle hazır duruma getirip taşındık.

Sarı binanın önüne kamyon gelip eşyalar yüklenmeye başlandığında benim ve annemin mutluluğunu görmeliydiniz.
Yaşamımızın bir kısmının geçtiği bu yerden ayrılmak hüzünlenmemize neden olsa bile o hissedilen mutluluğun tadı bir başkaydı.Babam mahzundu,
üzüntülüydü.Bizlere nazaran sarı binada yaşamışlığı ve anıları daha fazlaydı.
Onun için bu yerin anlamı daha büyüktü.
Zaten bir sene boyunca elimiz yüreğimizde oldu.Fazla konuşmadı.İyi görünmüyordu.Ona bir şey olacak diye korkuyorduk.Bir senenin sonunda evimiz her şeyiyle tamamdı.Bahçeye ağaç,çiçek eken babam uğraşını bulmuştu.Bir senenin sonunda hayatımız normal düzenine girdi.Böylece sarı bina,bundan sonraki yaşantımızda yer almayacak şekilde hayatımızdan çıkmıştı.

NOT :
Öyküme konu olan resim "BAKIŞLARDAKİ ACI" siyah-beyaz bir fotoğraftan çalıştığım yağlıboya çalışmamdır.

Hiç yorum yok: